17 Mart 2019 Pazar

Fırat kıyılarında timsah var mıydı?




Buharlı gemi seferleri fikrinin İngilizlerce ortaya atıldığı dönemde, yani 19yy. ın başlarında, Batı Avrupa ülkeleri sıcak denizlere çıkış noktaları aramaktadır. 
Fransızlar bu yolda Süveyş kanalını kazmaya yönelik projeler geliştirirler; ancak Süveyş kanalı henüz kimseye gerçekleştirilmesi mümkün bir proje gibi görünmemektedir. İngiltere'de ise Akdeniz – İskenderun çevresine ulaşmak, daha sonra Fırat ve Dicle nehirlerinde buharlı gemi seferleri sayesinde Basra körfezine, oradan Hindistan' a ulaşmak daha akla yakın bir plan olarak görülür. Söz konusu kitapta anlatılan girişimin amacı bu seferlerin öncülüğüdür.

Bu inanılması güç amaçla yola çıkan grubun başında Albay Francis Rawdon Chesney bulunmaktadır. Grupta ayrıca jeologlar ve Heffner adında bir Alman çift bulunur.

Fırat ve Dicle adı verilen iki adet buharlı gemi İngiltere'de inşa edilir, tekrar parçalara ayrılır, deniz yoluyla İskenderun' a, buradan kara yoluyla Birecik' e getirilir. Birecik kayalıklarının dibinde kurulan bir karargahta gemilerin tekrar inşasına başlanır. Ancak tüm bunlar düşünüldüğü kadar kolay olmaz. Zorluklar daha İskenderun ve Birecik arasındaki yol güzergahında başlar. Gemilerin üç tona varan ağırlıktaki kazanlarını taşımak için yüzden fazla çekici hayvana ihtiyaç olur, yolda karşılaşılan her tepe her bayır ayrı bir çetin sınav haline gelir.

Birecik' te kurulan karargahta gemi parçalarının tekrar monte edilmesi aylarca sürer. Bu dönemde ekibin üyeleri hem aşırı sıcak ve soğuk havayla hem de sıtma gibi hastalıklarla mücadele ederler ama tüm bu zorluklara rağmen çevre incelemelerini sürdürmeyi ihmal etmezler.

Kurulan karargahta en baştan bir kütüphane oluşturulur, ekibin jeologları ülkelerinden posta yolu ile gelen dergilerden uzmanlık alanlarındaki son gelişmeleri takip ederler. Henüz büyük arkeolojik keşiflerin yapılmadığı, çivi yazısının bile henüz okunmadığı bir dönemde Urfa ve çevresinde bir ideal uğrunda zamanlarını geçiren bu bir grup insanın bilgiye susamışlığı, edindiği bilgiyi raporlar, anılar, notlar yazarak, karakalem resimler çizerek kalıcı ve paylaşılır hale getirme disiplini ve titizliği gıpta edilecek düzeydedir.

Ekibin üyeleri yaptıkları çevre gözlemlerini düzenli raporlar halinde ülkelerinin yayın organlarına ulaştırırlar, gezinin bitiminden sonra da anılarını birkaç cilt halinde yayınlarlar.
Ekipte bulunan iki jeolog uzun bekleme döneminde Birecik kayalıklarını en ince ayrıntılarına kadar bilme ve inceleme yarışına girerler adeta.
Alman çift Heffner ise çevredeki her türlü bitki ve hayvan çeşidinden örnekler toplar, bunları konserve ederek koleksiyon hazırlar.
Yapılan bir gezi sırasında ekipten iki kişi nehir kenarında gördükleri hayvanın timsah olup olmadığı konusunda tartışırlar. Bugünkü bilgilerimizle bunun muhtemelen büyük bir Varanus grieseus grieseus olduğunu söyleyebiliriz. O dönemde sevimli dev kertenkelenin yaşam alanı henüz Tek Tek dağlarına kadar daralmamış olmalı.

Ekibin sürekli artan ödenek ihtiyacını karşılamak için at üstünde Urfa' ya gelen kurye ise yazdığı mektuplarda kendisine şehirde büyük bir kilisenin okul bölümünün konaklama yeri olarak ayrıldığını anlatır. Aynı mektupta kurye, Ermeni yardımcısının bahçede mezarların arasında yattığını, kendisinin yattığı odada ise taş duvarlardan yansıyan sıcaklığın dayanılmaz olduğunu, çok fazla karasineğin çevresinde uçuştuğunu ve kendilerine şerbet ikram edildiğini de yazar.

Birecik' te tamamlanan montajdan sonra Fırat ve Dicle adlı buharlı gemiler 16 Mart 1836 tarihinde, çevrede toplanan yerli halkın da meraklı bakışları altında, nihayet yola çıkarlar. Ancak, bir kara mizah örneği gibi yola çıktıktan birkaç yüz metre sonra, bir kumula saplanır ve haftalarca oradan kurtulmak için uğraşırlar. Daha sonraki haftalarda devam eden yolculukta şanssızlıklar yakalarını bırakmaz ve kötü havanın hüküm sürdüğü bir gece Bağdat yakınlarında, Dicle gemisi içindeki tüm malzeme ve mürettebatla batar. Bu kayıptan sonra seferin basarısızlığı yavaş yavaş kabullenilmeye başlanır.
Fırat gemisi ile daha sonraki aylarda birkaç sefer daha yapılmaya çalışılır ancak projeden vazgeçilince, Birecik kayalıklarının dibinde yapılan bu gemi, başka bir güzergahta işletilmek üzere Hindistan' a gönderilir.
Ekibin ilginç kişiliklerinden Heffner çiftti de Hindistan' a gider başarısız Fırat macerasından sonra. Bay Heffner Andaman yerlilerini incelemek için proje geliştirir, ödenek de bulduğu bu araştırma sırasında incelenme fikrinden pek hoşlanmamış oldukları anlaşılan Andaman yerlileri tarafından öldürülür.
Bayan Heffner ülkesine dönüp hatıralarını yayınladığı gibi eşiyle birlikte Birecik ve Urfa çevresinde topladığı bitki ve hayvan koleksiyonunu, eşinin doğum yeri olan Prag' da üniversiteye bağışlar.

Fırat Kraliçesi, Ursula Naumann adlı yazarın Almanya' da 2006 yılında yayınlanan kitabının adı (Ursula Naumannö 2006, Euphrat Queen, C. H. Beck). Kitapta 19. yy başında bazı İngiliz girişimcilerin Fırat nehrinde buharlı gemi seferleri düzenleme hevesleri ve bu yolda verdikleri mücadele anlatılıyor.
(internetten)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumunuzu bırakın

Urfa ve müzik

     Urfa Halk Müziği, ezgi yapısı, söz zenginliği, eser sayısı, kaliteli ve sistemli icrası ile Türk Halk Müziği içinde s...