Buharlı
gemi seferleri fikrinin İngilizlerce ortaya atıldığı dönemde, yani 19yy. ın
başlarında, Batı Avrupa ülkeleri sıcak denizlere çıkış noktaları aramaktadır.
Fransızlar
bu yolda Süveyş kanalını kazmaya yönelik projeler geliştirirler; ancak Süveyş
kanalı henüz kimseye gerçekleştirilmesi mümkün bir proje gibi görünmemektedir.
İngiltere'de ise Akdeniz – İskenderun çevresine ulaşmak, daha sonra Fırat ve
Dicle nehirlerinde buharlı gemi seferleri sayesinde Basra körfezine, oradan
Hindistan' a ulaşmak daha akla yakın bir plan olarak görülür. Söz konusu kitapta
anlatılan girişimin amacı bu seferlerin öncülüğüdür.
Bu
inanılması güç amaçla yola çıkan grubun başında Albay Francis Rawdon Chesney
bulunmaktadır. Grupta ayrıca jeologlar ve Heffner adında bir Alman çift
bulunur.
Fırat
ve Dicle adı verilen iki adet buharlı gemi İngiltere'de inşa edilir, tekrar
parçalara ayrılır, deniz yoluyla İskenderun' a, buradan kara yoluyla Birecik' e
getirilir. Birecik kayalıklarının dibinde kurulan bir karargahta gemilerin
tekrar inşasına başlanır. Ancak tüm bunlar düşünüldüğü kadar kolay olmaz.
Zorluklar daha İskenderun ve Birecik arasındaki yol güzergahında başlar.
Gemilerin üç tona varan ağırlıktaki kazanlarını taşımak için yüzden fazla
çekici hayvana ihtiyaç olur, yolda karşılaşılan her tepe her bayır ayrı bir
çetin sınav haline gelir.
Birecik'
te kurulan karargahta gemi parçalarının tekrar monte edilmesi aylarca sürer. Bu
dönemde ekibin üyeleri hem aşırı sıcak ve soğuk havayla hem de sıtma gibi
hastalıklarla mücadele ederler ama tüm bu zorluklara rağmen çevre
incelemelerini sürdürmeyi ihmal etmezler.
Kurulan
karargahta en baştan bir kütüphane oluşturulur, ekibin jeologları ülkelerinden
posta yolu ile gelen dergilerden uzmanlık alanlarındaki son gelişmeleri takip
ederler. Henüz büyük arkeolojik keşiflerin yapılmadığı, çivi yazısının bile
henüz okunmadığı bir dönemde Urfa ve çevresinde bir ideal uğrunda zamanlarını
geçiren bu bir grup insanın bilgiye susamışlığı, edindiği bilgiyi raporlar,
anılar, notlar yazarak, karakalem resimler çizerek kalıcı ve paylaşılır hale
getirme disiplini ve titizliği gıpta edilecek düzeydedir.
Ekibin
üyeleri yaptıkları çevre gözlemlerini düzenli raporlar halinde ülkelerinin
yayın organlarına ulaştırırlar, gezinin bitiminden sonra da anılarını birkaç
cilt halinde yayınlarlar.
Ekipte
bulunan iki jeolog uzun bekleme döneminde Birecik kayalıklarını en ince
ayrıntılarına kadar bilme ve inceleme yarışına girerler adeta.
Alman
çift Heffner ise çevredeki her türlü bitki ve hayvan çeşidinden örnekler
toplar, bunları konserve ederek koleksiyon hazırlar.
Yapılan
bir gezi sırasında ekipten iki kişi nehir kenarında gördükleri hayvanın timsah
olup olmadığı konusunda tartışırlar. Bugünkü bilgilerimizle bunun muhtemelen
büyük bir Varanus grieseus grieseus olduğunu söyleyebiliriz. O dönemde sevimli
dev kertenkelenin yaşam alanı henüz Tek Tek dağlarına kadar daralmamış olmalı.
Ekibin
sürekli artan ödenek ihtiyacını karşılamak için at üstünde Urfa' ya gelen kurye
ise yazdığı mektuplarda kendisine şehirde büyük bir kilisenin okul bölümünün
konaklama yeri olarak ayrıldığını anlatır. Aynı mektupta kurye, Ermeni
yardımcısının bahçede mezarların arasında yattığını, kendisinin yattığı odada
ise taş duvarlardan yansıyan sıcaklığın dayanılmaz olduğunu, çok fazla karasineğin
çevresinde uçuştuğunu ve kendilerine şerbet ikram edildiğini de yazar.
Birecik'
te tamamlanan montajdan sonra Fırat ve Dicle adlı buharlı gemiler 16 Mart 1836
tarihinde, çevrede toplanan yerli halkın da meraklı bakışları altında, nihayet
yola çıkarlar. Ancak, bir kara mizah örneği gibi yola çıktıktan birkaç yüz
metre sonra, bir kumula saplanır ve haftalarca oradan kurtulmak için
uğraşırlar. Daha sonraki haftalarda devam eden yolculukta şanssızlıklar
yakalarını bırakmaz ve kötü havanın hüküm sürdüğü bir gece Bağdat yakınlarında,
Dicle gemisi içindeki tüm malzeme ve mürettebatla batar. Bu kayıptan sonra
seferin basarısızlığı yavaş yavaş kabullenilmeye başlanır.
Fırat
gemisi ile daha sonraki aylarda birkaç sefer daha yapılmaya çalışılır ancak
projeden vazgeçilince, Birecik kayalıklarının dibinde yapılan bu gemi, başka
bir güzergahta işletilmek üzere Hindistan' a gönderilir.
Ekibin
ilginç kişiliklerinden Heffner çiftti de Hindistan' a gider başarısız Fırat
macerasından sonra. Bay Heffner Andaman yerlilerini incelemek için proje
geliştirir, ödenek de bulduğu bu araştırma sırasında incelenme fikrinden pek
hoşlanmamış oldukları anlaşılan Andaman yerlileri tarafından öldürülür.
Bayan
Heffner ülkesine dönüp hatıralarını yayınladığı gibi eşiyle birlikte Birecik ve
Urfa çevresinde topladığı bitki ve hayvan koleksiyonunu, eşinin doğum yeri olan
Prag' da üniversiteye bağışlar.
Fırat
Kraliçesi, Ursula Naumann adlı yazarın Almanya' da 2006 yılında yayınlanan
kitabının adı (Ursula Naumannö 2006,
Euphrat Queen, C. H. Beck). Kitapta 19. yy başında bazı İngiliz
girişimcilerin Fırat nehrinde buharlı gemi seferleri düzenleme hevesleri ve bu
yolda verdikleri mücadele anlatılıyor.
(internetten)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yorumunuzu bırakın