Onüç bin yıllık
tarihi bir geçmişe sahip Urfa, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği
yapmış ve bunun sonucunda bu tarihi şehirde zengin bir kültür birikimi
oluşmuştur. Bu kültür değerleri içerisinde ise "müzik" çok önemli bir
yer tutmaktadır. İşte bu nedenle; "Urfa" denince, tarihi şöhretinin
yanı sıra akla gelen ilk unsurlardan biri "müzik" olmaktadır.
İnsanı yürekten yaralayan içli türküleri, yanık hoyratları, sanatın doruğa
çıktığı gazelleri; ünlü ses sanatçıları ve sıra geceleri ile Urfa birçok insanda
iz bırakmıştır.
Binlerce yıllık kültür pınarlarıyla sulanan bereketli Urfa toprağı, tarih
boyunca yüzlerce müzik sanatçısı yetiştirerek meyvelerini vermiştir. 1930-1970
yılları arasında Mehmet Şenses, Tahir Oturan (Mukim Tahir), Hamza Şenses (Kel
Hamza), Bakır Yurtsever (Bekçi Bakır), Nafi Budak, Cemil Cankat, İzzet Delioğlu
(Demir İzzet), Mahmut Güzelgöz (Tenekeci Mahmut), Şükrü Çadırcı (Şükrü Hafız),
Bedirhan Kırmızı, Hamit Belli (Hamit Hafız), Şıhmüslüm Görgün (Necim Şıh),
Ahmet Uzungöl (Ahmet Abe), Halil Uzungöl (Halil Hafız), Mahmut Akagün (Dellek
Mahmut Hafız), Mehmet Gençkol (Kurrik Mahey), Karaköprülü İsmail, Bedih Yoluk
(Kazancı Bedih), Yusuf Bilgin, Mustafa Kirişçioğlu (Fazoyun oğlu Mustafa),
Şevki Altıngöz (Şevki Hafız), Akif Baybostancı (Akif Hoca) ve ismini burada
zikretmediğimiz daha birçok usta geleneksel Urfa müziğini geçmişten günümüze
taşımışlardır.
1970’ten günümüze ise Ahmet Cankat, Mustafa Şahin, Yavuz Tapucu, Kadir Sema,
Mahmut Coskunses, Seyfettin Sucu, Mustafa Savaş, Mehmet Güçlü, Abdullah Uyanık,
Mehmet Nacak, İsmail Badıllı, Mahmut Tuncer, Türk Halk Müziği’ne sesi ve
bilimsel çalışmalarıyla önemli katkıları olan Dr. Mehmet Özbek, yurtiçi ve
yurtdışında Urfa halk müziğini tanıtan ve sevdiren İbrahim Tatlıses, Urfa
topraklarında geleneksel müzik bilgisi ve kültürüyle yetişmiş yüzlerce ses
sanatçısından sadece birkaçıdır.
"Niçin, Urfa'dan bu kadar çok müzisyen çıkıyor?. Urfalıların sesinin bunca
güzel olması havasından mı suyundan mı?" gibi sorular, her zaman
Urfalılara sorulmaktadır. Evet, "havasından ve suyundan"dır. Çünkü
Urfa’da ılgıt ılgıt esen seher yeli mis gibi müzik kokar. Duygu pınarlarından
gürül gürül müzik akar. "Sıra geceleri", "Oda toplanmaları"
ve "Dağ ve Bağlardaki yatı geceleri"yle Urfa'yı çevreleyen bir
"müzik atmosferi" vardır. Bu atmosfere girip Urfa'yı ve Urfalıyı
tanırsanız, Urfa'da müzik ortamlarına katılırsanız; müziğin, Urfalının sosyal
hayatı içindeki yerini ve önemini görürseniz, sorunun cevabı kendiliğinden
ortaya çıkar.
Urfalı, kış aylarında "halk konservatuarı" sayılan geleneksel
"sıra geceleri"nde usta-çırak geleneği içerisinde müzik icra eder.
Baharda dağ yatısına gider; Merkafe'den, Dedeyin Serinci'nden, Kanlı Mağara'dan
"hoyrat" sesleri yankılanır. Yazın bağa, bahçeye, köye gider; bu defa
Cabur'dan, Karaköprü'den, Tülmen'den yanık nağmeler yükselir, ta gün ağarana
dek Urfa üstüne… Bu müzik ortamlarında Urfalı sanatkârların gönüllerinden çıkan
bu ezgiler, sevilerek bütün memleket sathına yayılır. "Urfalıyam
Ezelden", "Urfa'nın Etrafı Dumanlı Dağlar", "Urfa'nın
Bedenleri", “Ayağında Kundura" gibi sanat değeri yüksek birçok Urfa
türküsü dillerden düşmez.
Urfalı'nın hayatında müzik...
Urfalı'nın doğumundan-ölümüne kadar hayatının hemen her kesitinde müziğin yeri
vardır. İsminin konulduğu gece, dedesinin Rast Makamı’nda okuduğu ezanla,
nağmelere bir tutku başlar Urfalı'da. Annesinin ninni ve manileriyle büyür.
Sokak satıcılarından duyar ahenkli sesleri. Makamları öğrenir ustası
Tenekeci'den, usulleri duyar Kazancı'nın çekiç sesinden. Gençler, önce babasıyla
gider müzik fasıllarına; orada meşhur ustaları dinleyerek müzik bilgisi ve
terbiyesini alır. Sonra kendi akranlarıyla başlar sıra gezmeye, dağa, bağa,
yatıya gitmeye. Artık Urfalı, ya okuyan, ya enstrüman çalan, ya da iyi bir
dinleyendir. İşte böyle devam eder bir ömür boyu Urfalı ile müziğin serüveni.
Sevenlerinin sırtında son yolculuğa da, "zılgıt" la
"şivan"la uğurlarlar Urfalıyı. Ardından da, gözyaşlarını türkülere
döküp, maniler hoyratlar söyleyip şivan ederler. İşte "müzikle başlayan
Urfalı'nın ömrü, yine müzikle biter" dememiz bundandır.
Binlerce yıllık müzik kültürü ile beslenen Urfalı “keyf ehli”dir. Her
Urfalı’da, az çok bir müzik birikimi ve müzik tutkusu vardır. Bu nedenle de
Urfalı müzikte seçicidir. Her okuyanı, her çalanı, her eseri beğenmez, her
müzisyene "usta" demez.
Urfa'da müzikle uğraşmak ciddi bir iş olup müzik yeteneğine sahip gençler,
yıllarca ustalara hizmet ederek müzik birikimlerini oluştururlar. Müzikte
"ustalık" meşakkatli ve yıllar süren bir süreç neticesinde
oluştuğundan, Urfalılar müzik ustalarına çok değer verir, toplantılarda üst
başa oturtur, onlara iltifat ederler. Urfa'da müzik ustaları, özel bir statü ve
kariyere sahiptirler. "Marifet iltifata tabidir" sözünde olduğu gibi
müzisyenlere iltifat olunca, Urfa'da çok sayıda kabiliyet ortaya çıkmıştır. Bu
kabiliyetli gençler halk konservatuarı sayılan sıra gecelerine devam ederek
usta-çırak geleneği içinde müzik eğitimlerini almışlar ve birçoğu zaman içinde
kendileri usta müzisyen seviyesine çıkmışlardır. Geleneksel Urfa müziği de bu
ustalar tarafından kuşaktan kuşağa taşınarak günümüze kadar getirilmiştir.
Ustalar birer birer aramızdan ayrılsalar da emaneti teslim alan Urfalı gençler,
bunu gelecek nesillere aktaracaklardır.
Urfa'dan üç usta...
Urfa müziğinin önemli ustalarından Tenekeci Mahmut Güzelgöz’ün (1919-1988)
sesinden oluşan CD çalışması, 1997 yılında Kalan Müzik Arşiv Serisi içerisinde
yayınlanmış idi.
Bu çalışmada ise; Ayağında kundura, Kapuyu çalan kimdir, Hüsnün senin ey dilber
nâdide kamer mi, Kışlalar doldu bugün, Duman duman olmuş karşıki dağlar, Aşkın
ne derin yâreler açtı ciğerimde, Mezarımı yol üstüne kazsınlar, Muradı böyle
gibi ölümsüz eserleri, ilk defa plağa okuyan Mukim Tahir (Tahir Oturan), Hamza
Şenses (Kel Hamza) ve Bakır Yurtsever (Bekçi Bakır)’i, “Urfa’dan Üç Müzik
Ustası” olarak sizlere sunmaktayız. Kaybolmaya yüz tutmuş eserleri gelecek
nesillere aktaracak bu çalışmayla, sanatçılarımızın eşsiz güzellikteki ses ve
yorumlarını dinleme zevkini tadacak, ilginç hayat hikayelerini okuyacaksınız.
Urfalı bu üç müzik ustası müzik bilgilerinin derinliği, seslerinin güzelliği ve
kendilerine has yorumları ile, duygularını, düşüncelerini, sevgilerini,
ıstıraplarını türküler, hoyratlar ve gazellere dökmüşler, güzel sesleri ile
gönüllere girmişlerdir. Seslerinin güzelliği dinleyenleri etkilemiş, okuma
tavırları birer ekol olarak Urfa müzik tarihinde yer almışlardır.
Bu CD'de yer alan üç sanatçı; Cürre Mehmet (1840-1927), Kirişçi Halil
(1868-1933) Kekeç Muhittin (1885-1924), Damburacı Derviş (1877-1957), Hacı İbiş
Efendi (1864-1926), Hacı Nuri Hafız (1886-1971) gibi Urfalı ustaların
geleneksel müzik meclislerinde bulunarak, onlardan feyiz alarak yetişmişlerdir.
Makam ve usul bilgilerini bu meclislerden almış, repertuarlarını yine bu
ortamlarda genişletmişlerdir. Zaman içinde seslerinin güzelliği ve yorumlarının
özgünlüğü ile kendileri usta mertebesine yükselmiş ve Urfa müzik meclislerinin
aranılan isimleri olmuşlardır.
Bu müzik ustaları yaşamları boyunca, öğrendiklerini müzik meclislerinde icra
etmiş; plaklara, bantlara okumuş, gençlere öğretmiş, böylece ezgilerin günümüze
kadar gelmesine vesile olmuşlardır. Kendilerinden kaynak kişi olarak istifade
edilmiş, onların sesinden birçok ezgi TRT arşivine kazandırılmıştır.
1900-1985 yılları arasında yaşayan üç sanatçının, 1928 yılındaki ilk plak
kayıtları ile 1938 yılında Urfa'da yapılan derleme çalışmasındaki kayıtlar ve
daha sonraki senelerde kaydedilen plaklarındaki sesleri, günümüz teknolojisi
ile bilgisayar ortamında temizlenerek bu CD çalışmasıyla sizlere sunulmaktadır.
Yıllarca süren derleme ve aylarca süren stüdyo çalışması ile ortaya çıkan bu CD
ve kitapçık, umuyoruz ki, halk müziği sanatçıları başta olmak üzere, halk
müziğini seven ve bu konuda araştırma yapan hemen herkesin elinin altında
bulunduracakları bir kaynak eser olacaktır.
Yeri doldurulamayan bu sanatkârlarımızı saygı ve rahmetle anıyoruz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Urfa ve müzik
Urfa Halk Müziği, ezgi yapısı, söz zenginliği, eser sayısı, kaliteli ve sistemli icrası ile Türk Halk Müziği içinde s...
-
Urfa’daki hamamlarla ilgili bilgiler genel olarak olarak vakayinamelerde, Ortaçağ kaynakları ve arşiv belgelerinde; özelde ise Mar Yeşua...
-
Onüç bin yıllık tarihi bir geçmişe sahip Urfa, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve bunun sonucunda bu tarihi şehirde zeng...
-
‘’Kimlerdendir?’’ Urfalı bir genç anasının tek oğluymuş Bir türlü evlenmiyormuş Anası görüp de beğendiği kızı söylese; ‘’Bah fad...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yorumunuzu bırakın