16 Mart 2019 Cumartesi

Urfalı'nın yaşamı müzikle başlar müzikle biter!

Onüç bin yıllık tarihi bir geçmişe sahip Urfa, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve bunun sonucunda bu tarihi şehirde zengin bir kültür birikimi oluşmuştur. Bu kültür değerleri içerisinde ise "müzik" çok önemli bir yer tutmaktadır. İşte bu nedenle; "Urfa" denince, tarihi şöhretinin yanı sıra akla gelen ilk unsurlardan biri "müzik" olmaktadır.

İnsanı yürekten yaralayan içli türküleri, yanık hoyratları, sanatın doruğa çıktığı gazelleri; ünlü ses sanatçıları ve sıra geceleri ile Urfa birçok insanda iz bırakmıştır.

Binlerce yıllık kültür pınarlarıyla sulanan bereketli Urfa toprağı, tarih boyunca yüzlerce müzik sanatçısı yetiştirerek meyvelerini vermiştir. 1930-1970 yılları arasında Mehmet Şenses, Tahir Oturan (Mukim Tahir), Hamza Şenses (Kel Hamza), Bakır Yurtsever (Bekçi Bakır), Nafi Budak, Cemil Cankat, İzzet Delioğlu (Demir İzzet), Mahmut Güzelgöz (Tenekeci Mahmut), Şükrü Çadırcı (Şükrü Hafız), Bedirhan Kırmızı, Hamit Belli (Hamit Hafız), Şıhmüslüm Görgün (Necim Şıh), Ahmet Uzungöl (Ahmet Abe), Halil Uzungöl (Halil Hafız), Mahmut Akagün (Dellek Mahmut Hafız), Mehmet Gençkol (Kurrik Mahey), Karaköprülü İsmail, Bedih Yoluk (Kazancı Bedih), Yusuf Bilgin, Mustafa Kirişçioğlu (Fazoyun oğlu Mustafa), Şevki Altıngöz (Şevki Hafız), Akif Baybostancı (Akif Hoca) ve ismini burada zikretmediğimiz daha birçok usta geleneksel Urfa müziğini geçmişten günümüze taşımışlardır.

1970’ten günümüze ise Ahmet Cankat, Mustafa Şahin, Yavuz Tapucu, Kadir Sema, Mahmut Coskunses, Seyfettin Sucu, Mustafa Savaş, Mehmet Güçlü, Abdullah Uyanık, Mehmet Nacak, İsmail Badıllı, Mahmut Tuncer, Türk Halk Müziği’ne sesi ve bilimsel çalışmalarıyla önemli katkıları olan Dr. Mehmet Özbek, yurtiçi ve yurtdışında Urfa halk müziğini tanıtan ve sevdiren İbrahim Tatlıses, Urfa topraklarında geleneksel müzik bilgisi ve kültürüyle yetişmiş yüzlerce ses sanatçısından sadece birkaçıdır.

"Niçin, Urfa'dan bu kadar çok müzisyen çıkıyor?. Urfalıların sesinin bunca güzel olması havasından mı suyundan mı?" gibi sorular, her zaman Urfalılara sorulmaktadır. Evet, "havasından ve suyundan"dır. Çünkü Urfa’da ılgıt ılgıt esen seher yeli mis gibi müzik kokar. Duygu pınarlarından gürül gürül müzik akar. "Sıra geceleri", "Oda toplanmaları" ve "Dağ ve Bağlardaki yatı geceleri"yle Urfa'yı çevreleyen bir "müzik atmosferi" vardır. Bu atmosfere girip Urfa'yı ve Urfalıyı tanırsanız, Urfa'da müzik ortamlarına katılırsanız; müziğin, Urfalının sosyal hayatı içindeki yerini ve önemini görürseniz, sorunun cevabı kendiliğinden ortaya çıkar.

Urfalı, kış aylarında "halk konservatuarı" sayılan geleneksel "sıra geceleri"nde usta-çırak geleneği içerisinde müzik icra eder. Baharda dağ yatısına gider; Merkafe'den, Dedeyin Serinci'nden, Kanlı Mağara'dan "hoyrat" sesleri yankılanır. Yazın bağa, bahçeye, köye gider; bu defa Cabur'dan, Karaköprü'den, Tülmen'den yanık nağmeler yükselir, ta gün ağarana dek Urfa üstüne… Bu müzik ortamlarında Urfalı sanatkârların gönüllerinden çıkan bu ezgiler, sevilerek bütün memleket sathına yayılır. "Urfalıyam Ezelden", "Urfa'nın Etrafı Dumanlı Dağlar", "Urfa'nın Bedenleri", “Ayağında Kundura" gibi sanat değeri yüksek birçok Urfa türküsü dillerden düşmez.

Urfalı'nın hayatında müzik...

Urfalı'nın doğumundan-ölümüne kadar hayatının hemen her kesitinde müziğin yeri vardır. İsminin konulduğu gece, dedesinin Rast Makamı’nda okuduğu ezanla, nağmelere bir tutku başlar Urfalı'da. Annesinin ninni ve manileriyle büyür. Sokak satıcılarından duyar ahenkli sesleri. Makamları öğrenir ustası Tenekeci'den, usulleri duyar Kazancı'nın çekiç sesinden. Gençler, önce babasıyla gider müzik fasıllarına; orada meşhur ustaları dinleyerek müzik bilgisi ve terbiyesini alır. Sonra kendi akranlarıyla başlar sıra gezmeye, dağa, bağa, yatıya gitmeye. Artık Urfalı, ya okuyan, ya enstrüman çalan, ya da iyi bir dinleyendir. İşte böyle devam eder bir ömür boyu Urfalı ile müziğin serüveni. Sevenlerinin sırtında son yolculuğa da, "zılgıt" la "şivan"la uğurlarlar Urfalıyı. Ardından da, gözyaşlarını türkülere döküp, maniler hoyratlar söyleyip şivan ederler. İşte "müzikle başlayan Urfalı'nın ömrü, yine müzikle biter" dememiz bundandır.

Binlerce yıllık müzik kültürü ile beslenen Urfalı “keyf ehli”dir. Her Urfalı’da, az çok bir müzik birikimi ve müzik tutkusu vardır. Bu nedenle de Urfalı müzikte seçicidir. Her okuyanı, her çalanı, her eseri beğenmez, her müzisyene "usta" demez.

Urfa'da müzikle uğraşmak ciddi bir iş olup müzik yeteneğine sahip gençler, yıllarca ustalara hizmet ederek müzik birikimlerini oluştururlar. Müzikte "ustalık" meşakkatli ve yıllar süren bir süreç neticesinde oluştuğundan, Urfalılar müzik ustalarına çok değer verir, toplantılarda üst başa oturtur, onlara iltifat ederler. Urfa'da müzik ustaları, özel bir statü ve kariyere sahiptirler. "Marifet iltifata tabidir" sözünde olduğu gibi müzisyenlere iltifat olunca, Urfa'da çok sayıda kabiliyet ortaya çıkmıştır. Bu kabiliyetli gençler halk konservatuarı sayılan sıra gecelerine devam ederek usta-çırak geleneği içinde müzik eğitimlerini almışlar ve birçoğu zaman içinde kendileri usta müzisyen seviyesine çıkmışlardır. Geleneksel Urfa müziği de bu ustalar tarafından kuşaktan kuşağa taşınarak günümüze kadar getirilmiştir. Ustalar birer birer aramızdan ayrılsalar da emaneti teslim alan Urfalı gençler, bunu gelecek nesillere aktaracaklardır.

Urfa'dan üç usta...

Urfa müziğinin önemli ustalarından Tenekeci Mahmut Güzelgöz’ün (1919-1988) sesinden oluşan CD çalışması, 1997 yılında Kalan Müzik Arşiv Serisi içerisinde yayınlanmış idi.

Bu çalışmada ise; Ayağında kundura, Kapuyu çalan kimdir, Hüsnün senin ey dilber nâdide kamer mi, Kışlalar doldu bugün, Duman duman olmuş karşıki dağlar, Aşkın ne derin yâreler açtı ciğerimde, Mezarımı yol üstüne kazsınlar, Muradı böyle gibi ölümsüz eserleri, ilk defa plağa okuyan Mukim Tahir (Tahir Oturan), Hamza Şenses (Kel Hamza) ve Bakır Yurtsever (Bekçi Bakır)’i, “Urfa’dan Üç Müzik Ustası” olarak sizlere sunmaktayız. Kaybolmaya yüz tutmuş eserleri gelecek nesillere aktaracak bu çalışmayla, sanatçılarımızın eşsiz güzellikteki ses ve yorumlarını dinleme zevkini tadacak, ilginç hayat hikayelerini okuyacaksınız.

Urfalı bu üç müzik ustası müzik bilgilerinin derinliği, seslerinin güzelliği ve kendilerine has yorumları ile, duygularını, düşüncelerini, sevgilerini, ıstıraplarını türküler, hoyratlar ve gazellere dökmüşler, güzel sesleri ile gönüllere girmişlerdir. Seslerinin güzelliği dinleyenleri etkilemiş, okuma tavırları birer ekol olarak Urfa müzik tarihinde yer almışlardır.

Bu CD'de yer alan üç sanatçı; Cürre Mehmet (1840-1927), Kirişçi Halil (1868-1933) Kekeç Muhittin (1885-1924), Damburacı Derviş (1877-1957), Hacı İbiş Efendi (1864-1926), Hacı Nuri Hafız (1886-1971) gibi Urfalı ustaların geleneksel müzik meclislerinde bulunarak, onlardan feyiz alarak yetişmişlerdir. Makam ve usul bilgilerini bu meclislerden almış, repertuarlarını yine bu ortamlarda genişletmişlerdir. Zaman içinde seslerinin güzelliği ve yorumlarının özgünlüğü ile kendileri usta mertebesine yükselmiş ve Urfa müzik meclislerinin aranılan isimleri olmuşlardır.

Bu müzik ustaları yaşamları boyunca, öğrendiklerini müzik meclislerinde icra etmiş; plaklara, bantlara okumuş, gençlere öğretmiş, böylece ezgilerin günümüze kadar gelmesine vesile olmuşlardır. Kendilerinden kaynak kişi olarak istifade edilmiş, onların sesinden birçok ezgi TRT arşivine kazandırılmıştır.

1900-1985 yılları arasında yaşayan üç sanatçının, 1928 yılındaki ilk plak kayıtları ile 1938 yılında Urfa'da yapılan derleme çalışmasındaki kayıtlar ve daha sonraki senelerde kaydedilen plaklarındaki sesleri, günümüz teknolojisi ile bilgisayar ortamında temizlenerek bu CD çalışmasıyla sizlere sunulmaktadır.

Yıllarca süren derleme ve aylarca süren stüdyo çalışması ile ortaya çıkan bu CD ve kitapçık, umuyoruz ki, halk müziği sanatçıları başta olmak üzere, halk müziğini seven ve bu konuda araştırma yapan hemen herkesin elinin altında bulunduracakları bir kaynak eser olacaktır.

Yeri doldurulamayan bu sanatkârlarımızı saygı ve rahmetle anıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumunuzu bırakın

Urfa ve müzik

     Urfa Halk Müziği, ezgi yapısı, söz zenginliği, eser sayısı, kaliteli ve sistemli icrası ile Türk Halk Müziği içinde s...