Abdal dügünden, uşax oyundan ‘ecızmez:
(‘Abdal’ hem ‘derviş’, hem de ‘kendini bilmeyen’ kişi anlamında
kullanılmaktadır. Fakat burada ikinci anlamda olduğu açıktır.) İşi gücü keyif
yapmak, eğlenmek olanlar nasıl ki düğünden bıkmazlarsa, çocuk da aynı şekilde
oyundan bıkmaz.
Ac ayı oynamaz: Aç olanın önceliği karnını doyurmaktır.
Ac it fırın yıxar: (veya ‘aç kurt fırın deler’.) Aç olan, karnını doyurmak için herşeyi göze alır ve normalden çok daha fazla gözükara olur.
Ac olan daştan perkini yir: Aç olan kişi yemek tercihi yapmaz.
Ac tavıx dişinde ‘erasa gezer: ‘Aç tavuk düşünde buğday ambarı görür’ atasözünün Urfa versiyonu.
Acı işletme toxı tepretme (veya ‘acı söyletme toxı tepretme): Tembelliği öven/öneren bir atasözü. Aç halsiz olacağı için çalıştırmamak gerekir; tok olansa, -şekeri yükseldiğinden- uzanmalıdır:)
Acı söz insanı dinden çıxadır; datlı söz hayvanı inden çıxadır: Güzel ve yapıcı söz söylemenin yaptırım gücüne vurgu yapan bir atasözü.
Aç aman bilmez, uşax zaman bilmez: Aç olan hiçbir şey dinlemez. Çocuk ise oynamak veya herhangi bir ihtiyacını karşılamak için zamana bakmaz.
Aç ne yimez, tox ne démez: Aç olan ne bulsa onu yer; tok kişi ise ağzına ne gelirse söyler; çünkü ‘karnı tok, sırtı pektir’; dünya yansa umurunda değildir.
Adam adamdır olmasa da pulı, éşek éşektir olmasa da çulı: Adam’lığı öven bir atasözü. Ziya Paşa’nın, “Bedasla necabet mi verir hiç üniforma/Zerduz palan ursan eşek gene eşektir”, deyişini çağrıştırıyor.
Adam dédıği üç ‘eyar: İdara, müdara, dubara: Üç çeşit adam vardır: 1) İdareci, toparlayıcı, 2)Uyumlu; barışçıl. 3) Sahtekâr, hilebaz.
Adam öküz derdinde; gelin saqız derdinde: ‘Koyun can derdinde; kasap et derdinde’ atasözünün bir versiyonu. Herkesin derdinin başka başka olduğu durumlarda kullanılır.
Adam var adamın şeytanı, adam var adamın rehmanı: Arkadaşını seçerken dikkatli ol; çünkü seni madden veya manen iflas ettirebileceği gibi, ihlâsa da ulaştırabilir.
Adiy çıxacağına caniy çıxsın: İnsanın adı kötü bir şeyle anıldı mı, bir daha kolay kolay unutulmaz.
Ağ itin pambıxçıya, qara itin kömırçiye zerarı var: İyi yahut zararsız gibi görünen şeylerin dahi bir yönüyle kişiye zararı olabilir.
Ağ gün ağardır, qara gün qarardır: Mutlu günler kişiyi ruhen de bedenen de ferahlatır; kötü günler ise çökertir.
Ağa qardaşım olacağına külxançı gişım olsın: ‘Evli-barklı olayım da kocamın ne olduğu çok önemli değil’, anlamında.
Ağaca çıxan géçinin dama çıxan oğlağı olır: Çocuklar anne-babalarına benzerler.
Ağaca dayanma qurır; adama dayanma ölür: Dünyada herşey sonludur. Kimseye sonsuza kadar güvenmemek gerekir.
Ağacı kurt insanı dert yir: Nasıl ki ağacı kurutan içindeki kurttur; insanı da çökerten kafasında taşıdığı sorunlardır. Onun için, “İyş ü nuş eyle anma gam-ı ferdayı/ Sana ısmarladılar mı yalan dünyayı” demiş şair.
Ağaç, yaprağınan gürler: Ağaç nasıl ki yaprağıyla vardır; insan da tek başına bir işe yaramaz; çoluk-çocuğu ve çevresiyle kendini gösterir.
Ağırlıx altın qal’a; xefiflıx başa bela: Ağırbaşlı insanlar daima karlı çıkarlar; hafifmeşrep kişilerin ise başları sürekli beladadır.
Ağız yir üz utanır: İnsan kötü bir şeyi, örneğin rüşveti, ağzıyla yer, fakat kızaran yüzüdür. Bunu bilip kötü şeyler yapmamalıdır; çünkü hiç ummadığın bir yerden acısı çıkabilir.
Ağlarsa anam ağlar, qalanı yalan ağlar: İnsanın acısına gerçek anlamda yalnızca anası yanar.
‘Aqıl insana sermiyedır: Değerlendirmesini bilen için akıl yeterli bir sermayedir.
‘Aqıl var yaxın var: Üzerinde uzun uzun düşünmeye, gerek olmayan; durumu apaçık anlaşılır şeyler için kullanılır.
‘Aqılları bazara çıxatmışlar, herkes gendı aqlını almış: Kimse başkasının aklını beğenmez. Herkes -hafızasından şikâyet edebilir, fakat- aklından gayet memnundur.
‘Aqıllı düşünene çin, deli oğlını evermiş, torını olmış: Bazı konularda pratik olunmalı, çok fazla düşünmemelidir.
‘Aqıllı olan qatar qatar yir, ‘aqılsız olan satar satar yir: Akıllı kişiler mevcut sermayelerini artırırlar; kafasızlar ise çalışmayıp hazır para yerler.
‘Aqıllıya g.. ver, deliyi s..me: Zararlı çıksan bile akıllı insanlarla birlikte ol; aptal kişilerden -menfaatin olsa bile- uzak dur.
Alıcı quşın ‘ümrı az olur: Bkz. “Yırtıcı quşın ‘ümrı qısa olır.”
Alışmış qudırmıştan beterdir: Alışkanlık fena sonuçlar doğurur.
Allah bir söz bir: Sözüm söz! Allah nasıl ki tektir, sözümüz de aynı şekilde tektir.
Allah dağına göre qarını verir: Allah, nasıl ki yüksek dağlara çok, alçak dağlara ise az kar yağdırır, aynı şekilde kişiye göre de servet yahut dert verir. Bu, O’nun bileceği bir şeydir.
Allah deldığı boğazı aç qomaz: ‘Allah her yaratığın rızkını verir’, inancını dile getiren bir atasözü.
Allah dorğınandır (veya ‘Allah dorğınan birabardır’): Allah, doğrulu sever ve her kim ki doğru ise Onun yanındadır.
Allah var ğem yox (veya ‘Allah varken ğem yime’): Allaha güven ve kederlenme!
Altın yere düşmaxnan pul olmaz: Gerçekten değerli olan bir şey kötü bir duruma düşerse değerinden bir şey kaybetmez.
Analar her daim oğlan doğırmaz: İnsanın şansı her zaman yaver gitmez.
Anamın ilki olacağıma dağda tilki olaydım: İlk çocuklar şanssızdırlar. Çünkü anneleri çocuk bakma hususunda deneyimsizdir.
Anamın aşı tandırın başı (=birincisi): Her çocuk için annesinin yaptığı yemek en iyi yemektir.
Ananın bextı qızına: Anaların talihi kızlarında devam eder.
Anası gözde olanın, uşağı dizde olur: Annesi sevilen bebekler daima el üstündedirler. (Herkes dizinde sallar.)
Anay kimin saç bıraxacağiya, babay kimin buyıx bırax: Saç uzatan erkeklere hitab eden bir söz. (Sözümüz bayanlara değil, aman ha! Şu kadın-erkek eşitliği furyasında bayanların yapmadığı bir bıyık bırakmak kalmıştı!)
Arıyan bulır, ingildiyen ölür: İnsan er-geç mukadder sona ulaşır.
Armut biş ağzıma düş: Hazıra konmayı seven kişiler için söylenir.
‘Arsız güçlı oldı mı haqlı suçlı olır: Utanmaz kişi kuvvetliyse, suç, haklı olanın üzerine kalır.
Arpa samanınnan kömür dumanınnan: Herşey kendini en yakınıyla bir şekilde belli eder.
Aslını inkar eden heramzadedır: Nereden geldiğini, kimlerden olduğunu inkar eden kişi asil olamaz.
Aşağı tükürsey seqqel, yuxarı tükürsey buyıx: Her iki çözümü de kötü sonuçlar yaratacak durumlar için kullanılır.
At at olana çin sehebı malamat olır: Bir at yetişinceye kadar sahibi çok kötü durumlar yaşar.
At alırsay yazın, deve alırsay güzün, avrat alırsay gezin ha gezin: İnsan bir şey almadan zamanını kollamalıdır. Velev ki alacağı kadın olsun.
At bésleniyken, qız isteniyken: Herşey zamanında işe yarar. At nasıl ki henüz kanlı-canlıyken işe yararsa, kızlar da herkesin talip olduğu zamanlarında güzeldir.
At sehebine göre kişner: Herkes kime nasıl davranacağını bilir.
Atın ölümü arpadan olsun: İnsanın başına gelecek bela sevdiği şeyden olsun!
Atılan ox geri dönmez: Yapılan bir şeyde geri dönüş yoktur.
Atların yerine itleri bağlamışlar: ‘Haketmeyen kişilere önemli mevkiler verilmiş’, anlamında bir sitem.
Atlı sığmış itli sığmamış: Bir ev veya bir hana, atıyla gelene yer bulunur. Fakat itiyle gelenin iti kapının dışında tutulur.
Atta qarın yigitte bırın: Nasıl ki atlarda iri ve düzgün karın makbulse, yiğitler de burunlarının güzelliğiyle ünlüdür.
Axşamın xérından sebehın şerrı éyidir: İşleri sabah yapmalıdır.
‘Avlamağını bilmeyen it, sürüye kurt getirir: Beceriksiz kişiler başlarına dert açarlar.
Avrada gelen herife gelsın; herıf ölecağına arvat ölsün: Hastalığı, küçük kazaları erkek yaşamalıdır; ancak ölüm söz konusu olduğunda, kadın ölmelidir. Çünkü erkeksiz kalan kadın, çaresiz ve zor durumda kalacaktır.
Avradını boşıyan topığına baxmaz: Karısını boşayan, dönüp arkasına bakmaz. Eskiden çarşaf giyildiği için her tarafı kapalı olur ve yalnız topuğu görünürdü.
Avrat var ev yapar; avrat var ev yıxar: Kadınlar türlü türlüdür; bazısı yıkıcı, bazısı yapıcıdır.
Ayranı yox içmağa, atnan gidiy sıçmağa: Gereksiz yere lüks harcamalarda bulunan kişileri eleştirmek amacıyla söylenir.
Ayranım eşkidir déyen olmaz: Kimse malını kötülemez.
Ayda gelen doğan kimin, günde gelen soğan kimin: İnsan bir yere sürekli gitmemelidir; kıymetten düşer.
Aza qeneet étmiyen çoğı bulamaz: İnsan öncelikle elindekiyle yetinmelidir.
Baba éder oğıl öder: Çocuklar müsriftir; cezasını babalar çeker.
Babasına xér étmiyenin kimsiye xérı toxanmaz: İnsanın öncelikle en yakınındaki insana hayrı olmalıdır.
Babaya dayanma, arvadiya güvenme: Kimseye güvenmemelidir; en yakınındakiler dahi seni bir şekilde yalnız bırakabilir.
Bağa bax üzüm olsın, yimağa üziy olsın: İnsan emek vermediği şeyden faydalanamaz.
Bağın daşlısı arvadın yaşlısı (makbuldür): Buradaki ‘makbül’lük, ‘kadir-kıymet bilir’lik anlamındadır. ‘Seksapelite’ anlamı içermez.
“E, o zaman ne aynadım bı sözden! Yox ağe, ben bu atasözünü sevmedım!”
“Niye?”
“Yav,éle degil de bu şekil olsaydı qabıl édebilırdım: ‘Bağın daşlısı, arvadın da doxsan atmış doxsanı maqbuldür’, şeklinde…”
“He. Yanı seniy üçın üçbin senelıx atasözı, ‘Pazar Magazin’in bı geceki qonısı olsın. Éle mı?”
“Bı gece var mı? Yox lo bence yarın olacax; hele o qazatiyı ver baxım!”
“Hele sen qax yérı gét bırdan! Namaza gétmezden adam öldürmiyım şindı!”
Baqqal ölenin borcını, diriden alır: Alacaklı olan alacağından vazgeçmez.
Bal qoxmaz asil azmaz: Balın nasıl ki kokması mümkün değilse, asil olan kişinin kendini kaybedip azgınlık yapması mümkün değildir.
Bal olan yerde sinek de olır: Değerli bir şeyin olduğu yerde mutlaka bazı parazitler olur.
Baş sağlığı dünya varlığı: Sağlık, servetten değerlidir.
Baxacağiy üze sıçma, sıçacağiy üze baxma: İnsan, ilişkileride her zaman bir açık kapı bırakmalıdır.
Baxti aş, durma yanaş; baxti iş, durma sıvış: Çalışma gerektiren durumlara yanaşma; ama yemek varsa oraya yerleş! (Bu, iğneleme amaçlı söylenen bir sözdür.)
Bayquşın qısmeti ayağına gelir: Kötüler, emek harcamadan kazanırlar.
Bekâr gözünen qız alınmaz: Bekarlar evlilik sonusunda sağlıklı karar veremezler.
Bekmezçı ağlar, balçı şivan eder, yere gire şekerçı: Kimse değersiz kişileri hesaba almaz.
Bekmezı küpten, arvadı kökten al: Kız alırken ailesini araştırmak gerekir.
Bekmeziy eyi olsun sinegi Bağdattan gelir: Sen iyi bir şey üretirsen bu, mutlaka anlaşılır.
Beleş atın dişine baxılmaz: Bedava elde edilen şeyin değerine bakılmaz.
Beleş qatran baldan datlıdır: Bedava olan şey acı da olsa insana tatlı gelir.
Bélini egene daş qoyan çox olır: Yumuşak huylu olanlar çevrelerince çokça sömürülür.
Ben ağa sen ağa; ineklerı kim sağa: Herkesin aynı üstün yetkiye sahip olduğu bir ortamda küçük işleri yapacak kimse bulunmaz.
Ben déyem fedemdeme, O déyi damdan dama: Bkz. ‘Ben deyem xadımam o deyi oğlandan qızdan neyi var!’
Ben déyem seqqelim yani o déyi dur cığaramı yandırım: Bkz. ‘Ben deyem xadımam o deyi oğlandan qızdan neyi var!’
Ben déyem xadımam o déyi oğlandan qızdan neyi var: Benim ciddi bir derdim var, o ise başka alemde.
Benı soxmiyan ilan bin yaşasın: Bana kimse karışmadıktan sonra ne olursa olsun, beni ilgilendirmez. (Tarihimizin en bencil atasözlerinden biri.)
Béş barmağ(ın béşi de) bir degil: Hiç kimse bir diğerinin aynı değildir.
Béteri gider eseri qalır: İnsanın başına kötü bir şey geldiğinde geçse bile mutlaka bir iz bırakır.
Béterin béterı var: Kötünün de kötüsü vardır.
Bezirgân bazar éyle, soniya nezer eyle: (Ey tüccar, ticaret yap ama sonunu da gözet.) İnsanlar çoğu zaman dünyanın hay ü huyuna ğark olup ahir ömrü düşünmezler. Oysa o malum son, bir gün mutlaka gelecektir. Kişinin bunu fikretmesi gerekir.
Bıra sor be pénç kağıde ziyade be: ‘Kırmızı olsun da beş lira fazla olsun’ anlamında Kürtçe bir söz.
Bırınsıza xızma, qulaxsıza küpe (veren Allah): Bkz. “Qulahsıza küpe dişsize qavurğa (veren Allah)”.
Bi baba doqız oğlanı bésler, doqız oğlan bi babaya baxamaz: Baba koruyucudur; çocuklarını besleyip büyütür. Ancak dünyanın vefasızlığı şudur ki, çocuklar (ne kadar çok olsalar da) babalarına bakmazlar.
Bi baş soğan bi qazanı qoxıdır: Kötülük küçük dahi olsa büyük sonuçlar yaratır.
Bi dana bi axırı poxlar: Küçük gibi görülen şeyler büyük işler yapar. (Tabii burada olumsuz anlamda kullanılmış!)
Bi gülnen ‘ümür geçmez: İnsanın, bilhassa erkeğin açgözlülüğüne vurgu yapan bir atasözü.
Bi qazan aş qarnında durur, bi söz durmaz: Boşboğaz kişiler için söylenmiş güzel bir söz. ‘Ağzında bakla ıslanmaz’, anlamında.
Bi qızı bin gişi ister bi gişi alır: Kızların pek çok talibi olabilir, ancak yalnızca biriyle evlenir.
Misal:
Hacı Nayıf: Hecci, vaxti varsa siye bi şey danışacaxtım! Yav bilisen bizim enik askerden geldı…
Hacı Sayım: Hangi enik? Ahmet?
Hacı Nayıf: Yox, ötekisi; Mehemet…
Hacı Sayım: He. Eee?
Hacı Nayıf: Aha, déyem gensinı everım!
Hacı Sayım: E, he. Xoş düşünmüşsen. Erkeg uşağını çox bekletmağa gelmez; sağa-sola segirdır. É, qız bulabildi mı?
Hacı Nayıf: Déyiler Hec Osman’ın qızı palıza kiminmiş.
Hacı Sayım: O nasıl laf öyle la?
Hacı Nayıf: Teşbihte xeta olmaz Hecci; hem ben xaxın yalançısıyam; töbe görmüşlüğım yox!
Hacı Sayım: Yanı şindı demax eksik, övle sıcağı yaniya gelse…
Hacı Nayıf: Yav héç éle şé olır mı Hecci, ben temsil söledım lo…
Hacı Sayım: Hele qax get bırdan! Adamı günaha soxma sebbeh sebbeh… Sözde Hec’e getmiş! Qurban olasan Hece he vallahi! Sen o qızı istersey Rebbime, bütün Dabbaxxaniya yayaram!
Hacı Nayıf: Yav Allahvekil istemiyecağam! Hüs qurbaniy olım! Tamam, ha gidiyem, hérslenme!
-Babo niye sürdi Nayıf ‘Emmiyı? Bi şey söylemedı ki!
Hacı Sayım: Duymadi mı ne dedı; siye alacağımız qızı oğlına istedecaxmış!
-İstetsın; bi qızı bin gişi ister bi gişi alır!
Hacı Sayım: İşte o sen olmazdi eşşeg oğlım! Nayıf’ın oğlı bi sefer te’mirçı. Üsteçellik askerliğını da yapmış! Seniy kimin cıbıldız degil!
-He; aynadım; sen maxsusi éle étti ki vazgéçsin!
Hacı Sayım: Yah!
-Yav seniy aqliy çox ha babo; Allahma helal olsın siye! Dédiy, qız palıza kimin miymış?
Hacı Sayım: Ne bilyem enig oğlı enik! Adamın hérsını tepretme şindı, zatana acı yimişem! Çox merak édisense, gét tetirbenın başında bekle!
(Delikanlı çıkar.)
Hacı Sayım: (Yukarı bakarak kendi kendine) Yarabbi n’olidı; acıx son ‘ümründe, Sayım quliya da palıza kimin bi mal nesib édeydi.
İçeri yaşlı bir bayan müşteri girer:
-Bu şarpa néçiye Hecı ‘Emmı?
Hacı Sayım: Satlıx degil bacım, satlıx degil!
-Satlıx degilse niye qoymışsan bırya! Viii!
-Siye ne! Tükenime qoymışam, siye mı… Töbe yarabbi tövbe! (Yukarı bakar.) Allahisen sen de zavıqlanacax başqa birini bul lo!
Bi qoltığa iki qarpız sığmaz: İnsanın gücü bellidir; sınırlarını aşacak şekilde davranmamalıdır.
Bi qorxax bi ordıyı pozar: Pek çok şey gibi cesaret de bulaşıcıdır. Korkak olan kişi, yanındakini de korkutur. Böyle bir durum orduda yaşanırsa, maazallah… (Zenginlerimizin ve siyasetçilerimizin neden askerlik yapmadıklarına bu açıdan bakılmalıdır.)
Bi söle iki dinne: Tanrı, insana boş yere bir ağız iki kulak vermemiştir; bir konuşup iki dinlesin diye…
Bi taqdir bin tedbiri pozar: “Ne kadar tedbir alsan da, Allah’ın takdiri karşısında boştur” anlamında bir atasözü.
Bi ‘yimem’ déyenden qorx, bi de ‘otırmam’ déyenden: İnsan, bir şeyi yapmak konusunda imtina eden veya ikircikli davranandan korkmalı.
Biye yox içine pox: (=Bana yoksa içine bok) Bencillik ifade eden bir söz. Akif Paşa’nın ‘ben mutlu olmayacaksam bütün dünya batsın’ deyişini çağrıştırıyor.
Biri bilmeyen bini de bilmez: İnsan küçük şeylerin kıymetini bilmezse, büyüğünkünü hiç bilmez.
Bi dirhem et bi qantar ‘eyıp örter: İnsan beslenmelidir; zayıf olan kusurludur.
Bol bol yiyen bel bel baxar: Çok yiyen kişiler ebleh (=aptal) olur.
Borca içen iki kere serxoş olır: Borç para ile içki alan kişi daha çok batağa aplanır.
Borcun eyisi vermax derdin eyisi ölmax: İnsan nasıl ki borçlarını ödeyerek bitirirse, acıyı da ölerek sonlandırır.
Borç yiyen kesesinden yir: İnsan borç parayla harcama yaptığında, bunu er-geç ödeyeceğini de bilmelidir.
Borçlı ölmez benzı saralır: Borçlu kişinin yaşadığı buhran, psikosomatik sonuçlar doğurur. ‘Beniz sararması’ da bunlardan biridir. Fakat Karacaoğlan’ın, ‘Gamlanma Gönül’ şiirini okuyan borçlu, borcundan kurtulamasa da renginde bariz bir düzelme olur:)
Boş duranı Allah da sevmez qul da: Bkz. “Boş otırmaxtan beleş işle.”
Boş durmaxtansa beleş çalış: Bkz. “Boş otırmaxtan beleş işle.”
Boş laf karın doyırmaz: Laf değil, iş üretmek gerekir.
Boş otırmaxtan beleş işle : Boş durmak kötüdür. Her halükarda çalışmalıdır.
Böyle gelmiş böyle gider: Kaderci bir hayat görüşü. Dünyada herşeyin aynı kaldığını, hiçbir şeyin değişmediğini anlatan bir söz.
Böyük dağa qar yağmazsa küçük dağa sıra gelmez: Bir ‘nimeti’ önce büyükler/güçlüler alır; küçükler sonra faydalanır.
Bulanda çat-pat, bulmıyanda ac yat: Ele geçende paranın kıymetini bilmeyip düşüncesizce harcayıp bitirenler için söylenir.
Buynız qulağı geçer: Sonradan ortaya çıkan şey, bazen öncekini geçer.
Camının içersi duriyken çıxarısı heramdır: Öncelikle yakınımızdakilerin ihtiyaçlarını karşılamalıyız.
Can cümleden azizdir: İnsanın canı herşeyden daha değerlidir.
Cevizın bini bi pula, pul olmasa ni yapım: İnsanda para olmadıktan sonra eşyanın ucuz olmasının bi kıymeti yoktur.
Cins xorız yımırtadaken öter: İnsanın değeri küçükkenden anlaşılır.
Comardın (cömertin) eli tutulmaz: Cömert kişiyi para harcamak konusunda kimse engelleyemez.
Çaqalsız köy olmaz: Her yerde illa yaramaz bir kişi bulunur.
Çağrıldığiy yere erinme, çağrılmadığiy yere görünme: İnsan ancak davet edildiği yere gitmelidir.
Çalıda gül bitmez cahile söz yetmez: Cahil kişiye laf anlatmak güçtür.
Çalma xaxın qapısını çirtiknen, çalarlar qapıyı merteknen: Başkasını rahatsız edersen seni daha çok rahatsız ederler.
Çamıra düşen eşegin sehebinden xeyrlısı yoxtır: İnsana ancak yakını yardım edebilir.
Çarşı itı ev beklemez: Sokağa alışmış bir insanın evcil olması çok zordur.
Çerçı ‘ülbesindekini satar: Herkes kendinde olanı değerlendirir.
Çirkefe daş atma üstiye sıçrar: İnsan, belalı birine bulaşırsa zararlı çıkar.
Çocuğun yidığı helal geydığı heram: Çocukların yiyeceğinden kısmamalıdır; fakat onlara giysi almak yanlıştır.
Çoğı zerar, azı qerar: Bir malın/paranın çok olması kötüdür.
Çox laf yalansız, çok mal heramsız olmaz: Büyük servetler, içinde haram barındırır.
Çox söleme ‘arsız édersen, ac bıraxma xırxız edersen: Çocuğa her konuda uyarıda bulunmamalıdır; kanıksamaya başlar. Aynı şekilde çocuğu/bir insanı aç bırakmamalıdır; çalmaya başlar.
Çox ağız bir oldı mı bi ağız héç olır: Çoğunluğun söylediği şey yanlış da olsa geçerlidir. (Bireyin trajedisi burdan doğar.)
Çox gezen tavıx ayağında pis getirir: Çok gezen kadınlar ailelerine zarar verir. (Feministler bu atasözüne dava açmalı!)
Çox veren maldan, çox yiyen candan (olur): İnsan fazla cömert olmamalıdır; fazla yemek de yememelidir.
Çömlek bişe bişe insan düşe düşe: Nasıl ki çömlek fırında pişe pişe sağlamlaşırsa, insan da dert çeke çeke olgunlaşır.
Çütün egrilığı öküzün qartlığındandır: Çoğu zaman kabahat araç-gereçte değil, onu kullanandadır.
Dabbax, sevdığı postu yerden yere vurır: İnsan sevdiği kişileri çok eleştirir.
Dağ dağa qavuşmaz insan insana qavuşır: İnsanların birbirine kavuşması çok zor değildir.
Daş düştüğü yerde ağırdır: İnsan bulunduğu yerde itibar görür.
Datlı datlı yimağın acı acı qusmağı olır: İnsan keyifle yaptığı aşırılıkların bedelini acı bir şekilde öder.
Datsız aşa duz, aqılsız başa söz kâr etmez: Nasıl ki bir yemeğin tadı yoksa yapılacak bir şey yoktur; aynı şekilde bir insan akılsızsa hiçbir şey ona doğruyu öğretemez.
Da’vetsız gelen döşeksız otırır: İnsan davet edilmediği yere gittiğinde olası sorunlara katlanır.
Dayza ana yarısıdır: İnsanın teyzesi annesi gibidir.
Degme serxoşa, gendı yıxılsın: Yıkılması muhakkak olan bir şey için emek harcamanın alemi yoktur.
Degirmen iki daştan muhabbet iki baştan: Güzel bir sohbet ancak iki taraflı olur; yalnızca bir kişinin konuşmasıyla olmaz.
Delı ‘arlanmaz soyu ‘arlanır: Akılsızca hareket eden kişilerin aileleri zor durumda kalır.
Delı delıden hoşlanır, imam ölüden: Herkes kendi ‘branş’ına konu olan şeylerle ilgilidir.
Delı delıyı görende degenegini saxlar: Deliler bile herkese lo lo yapmaz; kendisi gibi deli birini gördü mü birden akıllanır.
Delı dügün evine gétmış, demış bırası bizim evden xoş: Hayal dünyasında yaşayan kişiler kendi imkânlarını aşağılarlar.
Delı geçinin akıllı oğlağı olmaz: İnsanın yavrusu kendine benzer. (“Kurttan doğan kurt olur”, Sadi)
Delı sevılır densız sevılmez: (=Deniz sevilır densiz sevilmez). Boş konuşan, laubali hareketler yapan kişiler sevilmezler.
Delının degirmenını el de döndırır yel de: (=Abdalın değirmenini el de döndürür yel de) Dünyevi şeylerle akli bağ kuramayan saf insanların işleri bir şekilde yolunda gider.
Delınin malı gözünün ögünde gerek: Şüpheci insanlar bütün eşyalarını (kaybolabilir) endişesiyle yanıbaşlarında tutarlar.
Delının saqızı batmannandır: Akılsız insanlar gereksiz yere harcama yaparlar.
Dellal ola éşşegı itine (dellal ola devesı itine): Tellal, kendi malı kaybolduğunda iki katı bağırır.
Demır tava gelir kömür biter; insan tava gelir ‘ümür biter: İnsan bir şeyler öğrenmeye/anlamaya başladığında ömrünün sonuna gelmiştir.
Densız deve girmez eve: Densiz olan illa ki kendini belli eder; örneğin bu bir ‘deve’ ise, eve (=ahıra) girmez. (Eski Urfa evlerinde ‘develik’ tabir edilen ahırlar vardı. Deve, at gibi hayvanlar burda bakılır, yem verilirdi.)
Densızın sıfatından baykuş véran bekler: Densizler çok iticidir. Bu yüzdendir ki herkes onlardan uzak kaçar. Baykuş bile…
Derdiy yoxsa söylen; borciy yoxsa evlen: Nasıl ki derdi olmayan boş boş ve uzun uzun konuşursa, borcu olmayan (=parası olan) da evlenmek suretiyle kendine bir meşgale yaratabilir.
Deve çömçenen suvarılmaz: Herşey hacmiyle mütenasip olmalıdır.
Deveden düşmüş hüphüpünü bıraxmiy: Gereksiz yere mücadele eden kişiler için kullanılır.
Dıbıs-bekmez fark etmez: ‘Dıbıs’ Arapça’da zaten ‘pekmez’ demektir. Dolayısıyla bu atasözü kinayelidir. Çünkü kelime manası itibariyle ‘farkı’ olmayan bu sözcükler; birbirine yakın nesne veya durumlar arasında da önemli bir fark aranmaması gerektiğini ifade eder. Bu haliyle ‘bohemce’ bir felsefeyi muhtevidir.
Dil dédığiy malamat çömçesidir: Dil her türlü pis şeyi sarfedebilir.
Dilençı bir olsa adam şekernen besler: Düşkün durumdaki insanlar çoktur, az olsa bakması kolaydır.
Dilençıye xiyar vermişler, demiş bu niye egri: Haddini bilmeyen kişiler imkanlarının üstündeki şeylere bile burun kıvırırlar.
Dilnen dügümlenen dişnen açılmaz: Ağır sözler söylendiğinde kırılan kalp hiçbir şekilde onarılamaz.
Dinsizin haqqından imansız gelir: Kötü birinin haddini ancak ondan daha kötü olan biri bildirebilir.
Diş yoxken damax vardı: İnsan kendini öncü veya ilk saymamalıdır; ondan önce birileri vardır.
Diş görmax yuxıdan soynadır: İnsan ancak uyuduktan sonra rüya görebilir. Aksi mümkün değildir.
Dorğı divar yıxılmaz egrı qaçar qurtılmaz: Yanlış olan şeyler mutlaka hüsranla sonuçlanır.
Dostlıx dağca, hicap qılca: İnsan, ‘dostluk’ söz konusu olduğunda büyük düşünmelidir; dostuna çok değer vermelidir. ‘Utanmak’ söz konusu olduğunda ise küçük bir ayıptan dahi sakınmalıdır.
Dög dög xam demir: Ne yapılırsa yapılsın bir türlü olgunlaşamayan kişiler için kullanılır.
Dügün élnen, xarman yélnen: Herşeyin bir raconu, kuralı vardır; nasıl ki harmanı kaldırabilmek için rüzgar gerekiyorsa, düğün yapabilmek için de insan gerekir.
Dügüne giden oynar, ölüye giden ağlar: Her ortamın veya her durumun kendine özgü kuralları vardır; bunlara uymalıdır.
Dünya malı dünyada qalır: İnsan dünyevi şeylere itibar etmemelidir.
Dünya Sultan Süleyman’a bile qalmamış: Bu dünya kimseye kalmaz.
Dünyayı sél bassa ördege vız gelir: Eğer yetenekliysen hiçbir şeyden korkmamalısın.
‘Ecel geldi cihana, baş arğısı bahana: Ölüm kaderde varsa illa ki bir bahane bulunur.
Éden bulur ingildiyen ölür: İnsan nasıl ki, sonunda ektiğini biçerse, inleyen bir hasta da er-geç ölür.
Edep edepsizden örgenilir: İnsan arif ise, edebi kuralları edep bilmez birini gözlemleyerek elde edebilir.
Egilen baş kesilmez: İnsan, kendisinden ‘aman’ dileyen birine karşı şiddet uygulayamaz.
Egrı baxan egrı görür: Herşey insanın bakış açısına göredir.
Ehmaq odır dünya üçın ğem çeker: Ancak düşünemeyen kişiler dünya için acı çeker.
Eken biçer, gelen göçer: Nasıl ki ekilen şeyin biçilmesi mukadderse, dünyaya gelenlerin göçmesi de kaçınılmazdır.
Ekmegı ekmekçiye ver bi ekmek de fazla ver: Bir değerden ancak o işin erbabı anlar; bu sebeple onlarla muhatap olunmalı.
Ekmegın böyügı xamırın çoğından olır: İnsan büyük bir şey yapmak isterse malzemeyi de büyük tutmalıdır.
Ekmeginı yalavuz yiyen, sırfasını gendı qaldırır: Hayatı bencilce yaşayan mutsuz sona hazırlanmalıdır.
Ekmek Bedirın su Xıdır’ın; yiyin qudırın: Gelir-giderin farkında olmayan duyarsız aile bireyleri için söylenir.
Él ağzınan şorba içilmez: İnsan başkalarının sözüne bakmamalıdır.
El yumruğu yemeyen, kendi yumruğunu değirmen taşı sanır.
Él atına binen tez ener: Başkasına ait eşyalarla iş gören kişilerin saltanatı uzun sürmez.
Él elinen ilan tut onı da yalan tut: İnsan başkasına ait şeyleri kullanarak iş yapamaz.
El öpmaxnan dudax aşınmaz: Menfaati icabı el öpmek kişiye zul değildir. ( ‘Tirşikçi’lere güç veren bir söz. )
Él s.kinen gerdege girilmez: Kişi, başkasına ait eşya ile kendi işini yapamaz.
El terezı göz mizan: Bir şeyin ağırlığını nasıl ki elle anlayabilirsek, çapını, hacmini vs. de gözle anlayabiliriz. Aynı şekilde insanın bir ‘değer’i takdir edebilmesi için illa ki onu ölçüp-biçmesi gerekmez; bakar bakmaz anlayabilir.
Élden gelen ögün olmaz, o da vaxtında bulınmaz: Başkalarından gelen fayda pek işe yaramaz.
Elı dar olanın, dilı qısa olır: İnsan, etrafına karşı cimri davranırsa, itibarını kaybeder.
Élden vefa, zehirden şifa (olmaz): İnsan yabancılardan özveri beklememelidir.
Elmayı çayıra armudı bayıra: Her işi bir şekilde yoluna koymak veya öyle görünmek.
Emek olmazdan yimek olmaz (veya ‘emeksiz yimek olmaz.’): İnsan emek vermediği bir şeyin başarılı sonucundan da yararlanamaz.
‘Emmı kızı qerırse emmı oğlının boynunadır: Yakın akraba olan kızların evde kalmaması gerekir; onu bir yakını almak zorundadır.
En xızlı qaçan tazıdır, o da qısmetı qeder yir: Ne kadar çabalarsa çabalasın herkes kısmeti kadarını elde eder.
Erkek sél arvat göl: Erkek yerinde duramayan, hareket halinde; kadınsa durgun, dingin bir varlıktır. Birincisi ikincisine ‘akar’.
Erken qaxan yol alır; ér evlenen döl alır: İnsan ne kadar çabuk yola çıkarsa o kadar çabuk varır; aynı şekilde erken evlenen kişinin de hemen çocukları olur. (Günümüzde kapitalist yasalar bu atasözünün ikinci bölümünü tedavülden kaldırmış ve ilkel bir bağlama oturtmuştur. Artık herkes erken kalkıyor, fakat evlenen yok.)
Eskisı olmayanın yengisı olmaz: Eski eşyalar atılmamalıdır. Müsrifler yeni eşya alacak para bulamazlar.
Esne esneyı getırır, esne Hüsne’yı: Esnemek bulaşıcıdır. İnsan esnediğinde karşısındakinin de uykusunu getirir.
Éşşeg oldi mı palan vuran çox olır: Saf olmamak gerektiğini, öbür türlü insanın çok sömürüleceğini anlatan bir atasözü.
Éşşegı süren osırığına qatlanır: İnsan yaşadığı şeylerin bedelini öder. Buna hazırlıklı olmalıdır.
Éşşegiy pehkem bağla, qonşiyı xırxız çıxatma: Sen her türlü tedbirini al ki, sonra “malımı çaldı” diye komşunu zan altında bırakmayasın.
Éşşegiy sağlam bağla, soyna Allaha amanat et: Sen önce tedbirini al, sonra tevekkül et.
Éşşegı sattıx ki ço demaxtan kurtılax, géttı bi suppanan gérı geldı: Çocuğuyla dul kalıp babaevine dönen kadınlar için söylenen bir söz.
Éşşek xoşaftan ne aynar: Bir şeyin değerini takdir edebilmek için yetenek gerekir.
Éşşekten at olmaz, cigerinden aş olmaz: Bir şeyin aslı değişmez.
Et giren yére dert girmez: İnsan et yerse hasta olmaz.
‘Ettarnan gezenın burnu misten, qarqanan gezenın bırnı pisten: İnsan kiminle arkadaşlık ediyorsa ona benzer veya sonu onun gibi olur.
Evını icara véren elini yére vérir: Evini kiraya veren başına geleceklere katlanır.
Evı ev éden arvat, yurdı şén éden devlet: Nasıl ki bir milletin müreffeh olması için iyi bir devlet yönetimi gereklidir, aynı şekilde bir evin de mesut olması için iyi bir kadın gerekir.
Evladı olmıyanda merhemet olmaz: Çocuğu olmayan kişilerin merhamet duygusu zaman içinde törpülenmiş olur.
Evlat ‘eziz terbiye daha ‘eziz: Terbiyenin herşeyden önemlidir. Evlat terbiyesizse hayır gelmez.
Evlenennen ev yapana Allah yardım eder: Evlenen kişiler de ev alanlar da darda kalmazlar.
Evlı evıne kövlü kövüne: ‘Herkes ait olduğu yere gider’, anlamında bir söz.
Evvel ta’am sonra kelam: ‘Önce yemeğini ye, sonra konuş’, anlamında.
Éyı nam altın kemerden evla: İnsanın hakkında söylenen iyi şeyler servetten daha değerlidir.
Éyilıx yap denize at; balıx bilmezse Xalık (=Allah) bilir: İnsan yaptığı bir iyilikten sonuç almayı beklememelidir; kimse bilmese bile bu iyiliği Tanrı bilecektir.
‘Eyretı ata binen tez éner: Ödünç alınan şeylerin ömrü kısadır.
Feqir oynıyacağı vaxıt nağara patlar: Yoksul, mutlu bir zaman geçireceği vakit bir engel çıkar.
Feqir xırxızlığa çıxanda ay axşamdan doğar: Yoksullar doğuştan şanssızdır.
Misal:
“Teybı geziyem bulamiyam Şükri, sen göri mısen?”
“Aha orda… Eliy çepik et! Şindı ev sehebı gelır baxarsan!”
(Kapı sesi.)
“Aha! Bence geldiler!”
“La ne şans… Hele telezyonı endir, téz qaçax!”
“Abe bı ‘feqir xırxızlığa çıxanda ay axşamdan doğar’, dedıxları bı mıdı?
“Lo ne bilyem; yerre gire feqirı de ayı da… Yarın olmazsa fırınçılığa gerı dönax! Yassabur yallah!”
“He he; héç olmazsa bizbize sakin sakin dırnax vurrıx! Nedir bı adrenalin üstıne adrenalin; yox bi yaştan sona insan damdan da atliyamiy! Abé ayaği qaldır, bence ev sehebı dabançasını getirmağa géttı!”
Feqir asil ata binse selam almaz: Yoksul biri zenginler gibi imkan veya yetki sahibi olsa, aynı onlar gibi herkesi aşağılar.
Feqirin başı kıltında yaşiyacağiya, zenginın ayax kıltında öl: Yoksulun yanında hayatını yaşayamazsın; zenginlerle hemhal ol da istersen ikinci sınıf ol. (Bu, tam da bizim dalkavuklara göre bir söz. İnsan onurundan vareste.)
Feqirin xestesini, zenginin qehpesinı sormazlar: İnsanlar ikiyüzlüdür; yoksulun hastasını kimse sormaz; zengininse herşeyiyle ilgilenirler, bir tek kusurunu görmezler.
Feqirlik ayıp degil, tembellıx ayıp: Yoksul olmak ayıp değil, tembellik ayıp.
Fıqaranın düşkünı, beyaz géyer qış günı: Yoksul kişiler giyecek sıkıntısı çekerler. (Yazın da siyah giydikleri olur.)
Gafile kelam nafile kelam: Bilinçsiz birine laf anlatmak anlamsızdır.
Gammaz olmasa tilki, çarşıda gezer: Hain kişiler insan içine çıkamaz.
Gâvurun ekmegini yiyen kılıcını sallar:
Geçi geberse kuyrığını endirmez!
Geçinin uyızı piyarın gözünden su içer:
Gelen geçer; konan göçer.
Gelın bildığını işler kaynana dilini dişler:
Gelın kaxtı köyü yıxtı:
Gelın kürsü getirmiş, çıxmış gendı otırmış:
Gençlıx bir uçar kuştır; ixtiyarlıx bir neçar iştır.
Gençlığiyde daş daşı; ixtiyarken yi aşı:
Gelinin dili yox, kaynananın imanı…
Gezen kurt aç kalmaz:
Gişi ‘Eşşe derse ‘alem ‘paşa’ der:
Gişi kızı beşik ögünde belli olır:
Gişım it olsın getırdığı et olsın.
Gizli s…n eşkere doğırır: Hiçbir şey gizli kalmaz; eninde sonunda bir şekilde ortaya çıkar. (İstanbul Türkçesi’nde; ‘gizlide gebe kalan, aşikare doğurur’ şeklindedir.)
Gök gürlemezse kul Allah demez: İnsanın doğruyu bulması için onu zora sokan bir sebep olmalıdır.
Gön yuxa yerden delinir.
Gönül kimi severse gözel odır.
-Şeffo, bu yanidaki kimdir?
-De’vam (=sevgilim)…
-Oğlım bu kurrik vülan, hele bırnına bah, balcan kimin!
-Siye ne oğlım, gönül kimi severse gözel odır!
-E yeri get elese; itın layığı osırıhtır. Bacım kusıra bahma, adamın ağzını pozi bu o….. çocığı!
Görmiyenin bi oğlı olmış tutmış s..ini kupatmış: Sonradan görmelerin görgüsüzlüğünü anlatır.
G.. kısmetten çıxtı mı, s..en çox olur: Bir şey insanın kısmeti değilse artık ondan umudu kesmeli.
Göz var iz’an var: Görür görmez ne olduğu anlaşılabilecek şeyler için kullanılır.
Gözelden yar çirkinden çor eksilmez: Güzel olana herkes talip olur; çirkinler ise daima hastalıklıdır.
Gözzelin yuxıdan kaxışı çirkinin hemamdan çıxışı: Güzel (kadın) uykudan henüz kalktığında bile güzeldir; çirkin ise ancak hamamdan sonra bir parça güzelleşir.
Gübrelı yerin kömecı çox olır: Toprağı bakımlı olan yerin ürünü de zengindir.
Gün güne uymaz: Bir gün ötekine benzemez.
Gün var ayı besler, ay var günü besler: İnsanın günü gününe uymaz. Her günün getirisi farklıdır.
Hazıra dağ dayanmaz: Servet (veya sermaye) değerlendirilmediği sürece çabuk tükenir.
Helalzade barıştırır; haramzade karıştırır: İyi insanlar barışçıldır; herkesi kaynaştırmaya çalışırlar. Kötüler ise fesattır; huzursuzluk yayarlar.
Her işte bir xer vardır: Kötü gibi görünen bir olaydan bile hayırlı bir sonuç çıkabilir.
Her qoyın gendı bacağından asılır: Herkes kendi yaptıklarından sorumludur.
Her seqqelın bir darağı vardır: Her duruma uyan bir çözüm yolu; her kişiye uyan bir yöntem vardır.
Her yerde hazır (nazır) olan Allah: İnsan bir anda her yerde olamaz; ancak Allah buna kadirdir.
Herkes çanağındakini satar: Herkes kendine ait olan eşyayı/marifeti pazarlamaya çalışır.
Herkes ektığını biçer: Herkes yaptıklarının karşılığını görür.
Herşéde şansımız qaradır, qarpızda beyaz çıxar: Her durumda şansımız kötüdür.
Herşeyin yengisı, dostın eskisi (maqbuldür): Eşyada yeni olması önemlidir; ancak söz konusu dost ise eskisi…
Him him üstüne, herkes bi din üstüne: Nasıl ki her binanın bir temeli vardır; aynı şekilde herkesin bir dini vardır.
Hülle hülliyı buldırır: Hile yapan hileye uğrar.
Hüllenen kazanan mihnetnen can verir: Başkasını aldatarak servet elde eden kişiler acı içinde can verir.
İki göyıl bir oldı mı zibıllıx (=ahır) seray olır.
İki köy haraba olmaxtansa bi köy yıxılsın.
İlanın böyigı küçügı olmaz: Zararlı şeylerin boyutu önemli değildir.
İmam osırırsa ceme’et sıçar: Kitleler liderini taklitte etmede ifrata varır.
‘İnat da bi mırazdır: İnat etmek (de) kişiyi rahatlatır.
İslamın şertı beş altıncısı insaf: İnsaf çok önemlidir.
İş bilenın kılıç quşananın: İnsan işini bilmelidir.
İşine xor baxan boynına torba taxar: Mesleğini beğenmeyen kişi perişan olur.
İt itin quyrığına basmaz: Birbirinden menfaati olanlar birbirlerine dokunmazlar.
İtı vurmazlar sehebinin xetırı üçın: Köpek bile sahibinin hatırına vurulmaz.
İt yalamaxnan dengiz mırdar olmaz: Büyük şeyler, küçük bir müdahaleden etkilenmez.
İt yatağında gemik aranmaz: İhtiyaç duyduğumuz şeyi nerede arayacağımızı iyi bilmeliyiz.
İti qırp tazı olmaz: Varlıklar, küçük (veya büyük) rötuşlarla kökten değişemezler.
İti olmıyan köy tilkilere mesken olır: Her yere bir muhafız, herkese bir koruyucu gerekir.
İtin dü’esı qabıl olsa gökten gemik yağardı: Değersiz kişilerin duası kabul olmaz.
İtin layığı osırıxtır: Değersiz kişiler hiçbir şeye layık değildir.
Kar eden ‘ar etmez:
Misal:
(Üç kişi; Mikail, Şevki ve bir sarışın kız.)
Mikail: Ne yapisan Şevko?
Şevki: Ticaret yapiyam abe?
Mikail: Oğlım utanmi mısan vülan; böyle ticaret mı olır, gâvvat! Utanmimsan!
Şevki: Niye utanım abe, ‘kâr eden ar etmez’, demiş atalarımız.
Mikail: He? Kurban olasan atalariya oğlım; onları karıştırma bu işe. Bunu biye neçiye bıraxiysan hele onı söle?
Kefenin cebi yoxtır: Para insana yar olmaz.
Kefilin ya saçı ya seqqelı: Kefil olan kişi öyle ya da böyle borçtan sorumlu tutulur.
Kelin dırnağı olsa başını qaşır: İnsan, öncelikle kendi sorunlarını halleder.
Kervan yolda düzelir: Bir işe başlamak için herşeyin hazır olmasını beklememek gerekir.
Kéyfçiye kéyf vérir qahvenin qaynaması; éşegı yoldan eder suppanın oynaması: Tiryakisi nasıl ki kahveyi kaynarken görmekten hoşlanırsa, erkek eşek de dişiyi oynarken görünce dayanamaz.
Kibirliye kibir göstermax sedeqadır: Kendini beğenmiş birine aynıyla mukabele etmek, o şekilde karşılık vermek gerekir.
Kim sıfrasını yola sermiş: ‘Herkes menfaatini korur’, anlamında bir söz.
Kimse acından ölmemiş: Kimse açlıktan ölecek kadar sefil olmaz.
Kimse bilmez kim qazanır kim yiyer: İnsanlar emeğin değerini bilmezler.
Kimse gendı memleketinde péxember olmaz: İnsan, kendi doğduğu yerde itibar görmez.
Kimseden kimsiye xér yox: Kimse kimseye yardım etmez.
Kimsenin ahı kimsede qalmaz: ‘Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste!’
Küçük qaxar böyüge baxar: Büyükler, yapıp ettikleriyle küçüklere örnek olurlar.
Kürknen börknen adam olunmaz: İnsanlar, maddi olanaklarla gerçekten değerli olamazlar.
Kor göz çapağını bulır: İnsan illa ki kendine dengini bulur.
Kor köre cırt der, dön ‘eyıbiy ört der: Kusurlu insanlar birbirlerini eleştiremez.
Kor qurdın rızkı ayağına gelir: Yeteneksiz birinin dahi kısmeti vardır.
Kötü qonşı adamı mal sahebı eder: Kötü komşu, insana külünü bile vermez. Bu durumda ne yaparsın; gider kül alırsın. Böyle böyle bi bakmışsın kül-hanların hamamların olmuş. Yani, yaşasın kötü komşu!
Kötüye bi şé olmaz: Kötü insanlar iyi yaşar.
Laf yigidın qal’asıdır: Söz önemlidir; rastgele kullanılmaz.
Laligin dilinden sehebı aynar: İnsanı ancak yakınındaki kişi anlar.
Leglegin ‘ümrü laq laq: Bazı insanlar bütün gün boş laflar ederek yaşarlar.
Mal malamat örter: Zenginlik, ayıp örter.
Malım verim mı rezil olım vermim mı rezil olım: ‘Malımı versem de rezil olurum, vermesem de’, şeklinde de söylenebilecek, varlığın kişiye çoğu zaman dert açtığını ifade eden bir atasözü.
Malımızı it yiyi yaxamızı bit yiyi: ‘Bize ait olan maldan başkaları faydalanıyor, bizse yoksunluk içindeyiz’, anlamında.
Mazlumun ahı endırır şahı: Yoksulların ah’ı feci sonuçlar doğurur.
Mehley enış olacax xulxiy genış olacax: İnsanın yaşadığı yer gibi gönlü/kafası da rahat olmalı.
Meramın elinden bi uçan qurtılır bi qaçan: İnsan yeter ki istesin… Mutlaka istediğini elde eder.
Mereq insanı mezere soxar: Keder, insanı ölüme götürür.
Merhemetten maraz doğar (veya merhemet maraz getirir): İyilik kötülük doğurur. (Bunun dünyada kaç örneği vardır acaba?)
Mexsedı çimmax degil dellegı dögmax: Asıl amacın saptırıldığı durumlarda söylenen bir atasözü. “Meramın üzüm yemek değil bağcıyı dövmek” şekli yaygındır.
Mısafır mısafırı sevmez ev sehebı héç birini sevmez: ‘İnsan insana yüktür’ derler ya, bu atasözümüz de bunu anlatıyor.
Muhammet dini eşkere gerek: İnsanın saklısı gizlisi olmamalıdır.
Mühür kimdese Süleyman odur: Kimin elinde yetki varsa, güçlü odur.
Müflis bezirgan eski defterleri qarıştırır: “Yahudi, iflas edince eski defterleri yoklar” şeklinde de söylenir. Artık hiçbir umarı kalmamış kişinin çaresizliğini anlatır.
Müsürman s.kinen heneg olmaz: Peşinen insanları uyarması bakımından önemli bir atasözümüz. Çünkü bir kısım nisa, basiretsiz olduklarından yakın tehlikeyi göremeyip oynamaya kalkarlar. Oysa oynadıkları sıradan bir şey değildir. Müstesna ve de muteber bir gaye üzre halk ulvi bir eserdir.
Nacarın qapısı sırımnan bağlıdır: “Mum dibine ışık vermez”, “terzi kendi söküğünü dikemez” atasözlerinde olduğu gibi, kişinin bazen uzman olmasına rağmen kendi sorunlarını çözemediğini anlatan bir atasözü.
Ne qaranlıxta yat ne qara diş gör: Ne kötülükle karşılaş, ne de kötü sonuçlar yaşa.
Ne şeytanı gör ne quluvallahu oxı: (Veya ‘Ne şeytanı gör ne selavat getir) Kötü biriyle karşılaşmazsan boş yere onunla uğraşmazsın.
Ne yaparsay elnen o gelir sennen: İnsan kendi eliyle ne yaparsa, o peşini bırakmaz; mutlaka karşına çıkar.
Ne yavuz ol asıl; ne miskin ol basıl: İnsan orta karar olmalıdır; ne çok cesur, ne de uyuşuk…
Nerde birlik orda dirlik: (=Birlikten kuvvet doğar) Birliğin, beraberliğin olduğu yerde huzur vardır.
Nerde çoxlıx orda poxlıx: Çok fazla insanın katıldığı bir işten sonuç alınmaz. (Bu atasözü her durumda doğru veya geçerli değildir.)
Oğlan dayıya, qız bibıye çıxar: Oğlan çocuk dayıya, kız çocuk ise halaya benzer.
Olan dört bağlar olmıyan dert bağlar: Varlıklı kişiler keyif sürer, yoksullar ise acı çeker.
Olannan ölene çara yox: Olan olmuş, ölense ölmüştür; bunun çaresi yoktur.
Onbeşindeki qız ya erdedir ya yerde: Kızlar erken evlenmelidir; aksi halde evde kalırlar, anlamında bir atasözü.
Osırğan göt tövbe tutmaz: Alışkanlık engel tanımaz.
Otı çek köküne bax: Herşey soyuna çeker; ona göre şekil alır.
Oynaşına inanan arvat herifsız qalır: Bir kadın ‘dost’una güvenip de kocasından ayrılırsa felaket yaşar; çünkü dostu onunla evlenmez.
Oyun üç qaçan piç: Herhangi bir şeyin üç aşaması vardır. Üçüncüde de olmazsa, peşini bırakmalıdır.
Ögde ‘ardı, sonra kâr oldu: Bazı şeyler önce yadırganır, ancak getirisi olduğu görülürse tutulur.
(Ögde) inneyı sensiye batır, (soyna) çuvaldızı başqasına: İnsan başkasına yapacağı şeyin bir miktarını kendine uygulamalıdır.
Öküze buynızı yük degil: İnsana kendi uzuvları/yakınları yük değildir.
Ölümü gören hastalığa razı olur: İnsan en kötüyle karşılaşmışsa, kötüye razı olur.
Ölüsü olan bi gün delisi olan her gün (ağlar): İnsan acısını bir günde savabilir; ancak başına bela olan bir durumu kolay kolay savamaz.
Ölüyü başına bıraxsay tabıdı poxlar: Yetkin olmayan kişiler kontrol edilmeden yaşarsa çevreye zarar verir.
Ölürse yér begensin, qalırsa el begensin: İnsan mutlaka beğenilmelidir. Bunun içinse yalnızca fiziksel anlamda değil, ruhsal anlamda da güzel olmalıdır.
Ölmüş éşek qurttan qorxmaz: Kaybedecek bir şeyi olmayan kişinin korkusu yoktur.
Padışah yasağı bile üç gün: Yasaklar uzun sürmemelidir.
Padişahın bile arkasından qılıç sallarlar: Arkasından kötülük düşünülmeyen kişi yoktur.
Para pari çeker: Çok parası olan çok kazanır.
Para vermax can vermax: Kimisi için para harcamak ölmek demektir.
Parası ‘aziz olanın gendısı zelil olır: Paraya fazla önem vermemelidir; öbür türlü insan düşkünleşir.
Parası olan yiyer boranı; parasızlar gezer dolanı dolanı: Parası olan saltanat sürerken, parasızlar ise aylak aylak dolaşır.
Pasaxlıya daharat, deliye nesihet yetmez: Kirli biri yıkanmakla temiz olmaz; deli olana da öğüt kar etmez.
Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir: Geleceğin ipuçları bazen bugünün içinde saklıdır.
Pekmezi küpten, kadını kökten al: İyi pekmez nasıl ki küpünden anlaşılırsa, iyi kadın da ailesinin iyiliğinden anlaşılır.
Pilavdan dönenin qaşığı qırılsın: Ortada iyi bir şey varsa vazgeçmek olmaz.
Pire memr pıncar teye; keré memr bahar teye: (Kürtçe: ‘Nine, ölme, pancar çıkacak; eşeğim ölme bahar gelecek’ anlamında.)
Pissigın uslılığı sıçan görene çin: (=Kedinin sakin hali, fareyi görünce biter.) Herşey tabiatına uygun hareket eder. Mülayim, sakin görünen kişiler; bir anda tersi davranabilirler.
Pissik minbarnan bağlanmaz: Risk taşıyan önlemler sonuçsuz kalır.
Pissik poxiy dermendır: “Kediye ‘bokun ilaçtır’ demişler, o da sıçmamış”, anlamında. Basit kişiler gerçekte önemsiz olan şeylerinin değere bindiğini görünce herkesten sakınırlar.
Pox daşı poxa muhtac olma: Kötülere muhtaç olmamak için iğrenç işler bile yapılabilir.
Ac ayı oynamaz: Aç olanın önceliği karnını doyurmaktır.
Ac it fırın yıxar: (veya ‘aç kurt fırın deler’.) Aç olan, karnını doyurmak için herşeyi göze alır ve normalden çok daha fazla gözükara olur.
Ac olan daştan perkini yir: Aç olan kişi yemek tercihi yapmaz.
Ac tavıx dişinde ‘erasa gezer: ‘Aç tavuk düşünde buğday ambarı görür’ atasözünün Urfa versiyonu.
Acı işletme toxı tepretme (veya ‘acı söyletme toxı tepretme): Tembelliği öven/öneren bir atasözü. Aç halsiz olacağı için çalıştırmamak gerekir; tok olansa, -şekeri yükseldiğinden- uzanmalıdır:)
Acı söz insanı dinden çıxadır; datlı söz hayvanı inden çıxadır: Güzel ve yapıcı söz söylemenin yaptırım gücüne vurgu yapan bir atasözü.
Aç aman bilmez, uşax zaman bilmez: Aç olan hiçbir şey dinlemez. Çocuk ise oynamak veya herhangi bir ihtiyacını karşılamak için zamana bakmaz.
Aç ne yimez, tox ne démez: Aç olan ne bulsa onu yer; tok kişi ise ağzına ne gelirse söyler; çünkü ‘karnı tok, sırtı pektir’; dünya yansa umurunda değildir.
Adam adamdır olmasa da pulı, éşek éşektir olmasa da çulı: Adam’lığı öven bir atasözü. Ziya Paşa’nın, “Bedasla necabet mi verir hiç üniforma/Zerduz palan ursan eşek gene eşektir”, deyişini çağrıştırıyor.
Adam dédıği üç ‘eyar: İdara, müdara, dubara: Üç çeşit adam vardır: 1) İdareci, toparlayıcı, 2)Uyumlu; barışçıl. 3) Sahtekâr, hilebaz.
Adam öküz derdinde; gelin saqız derdinde: ‘Koyun can derdinde; kasap et derdinde’ atasözünün bir versiyonu. Herkesin derdinin başka başka olduğu durumlarda kullanılır.
Adam var adamın şeytanı, adam var adamın rehmanı: Arkadaşını seçerken dikkatli ol; çünkü seni madden veya manen iflas ettirebileceği gibi, ihlâsa da ulaştırabilir.
Adiy çıxacağına caniy çıxsın: İnsanın adı kötü bir şeyle anıldı mı, bir daha kolay kolay unutulmaz.
Ağ itin pambıxçıya, qara itin kömırçiye zerarı var: İyi yahut zararsız gibi görünen şeylerin dahi bir yönüyle kişiye zararı olabilir.
Ağ gün ağardır, qara gün qarardır: Mutlu günler kişiyi ruhen de bedenen de ferahlatır; kötü günler ise çökertir.
Ağa qardaşım olacağına külxançı gişım olsın: ‘Evli-barklı olayım da kocamın ne olduğu çok önemli değil’, anlamında.
Ağaca çıxan géçinin dama çıxan oğlağı olır: Çocuklar anne-babalarına benzerler.
Ağaca dayanma qurır; adama dayanma ölür: Dünyada herşey sonludur. Kimseye sonsuza kadar güvenmemek gerekir.
Ağacı kurt insanı dert yir: Nasıl ki ağacı kurutan içindeki kurttur; insanı da çökerten kafasında taşıdığı sorunlardır. Onun için, “İyş ü nuş eyle anma gam-ı ferdayı/ Sana ısmarladılar mı yalan dünyayı” demiş şair.
Ağaç, yaprağınan gürler: Ağaç nasıl ki yaprağıyla vardır; insan da tek başına bir işe yaramaz; çoluk-çocuğu ve çevresiyle kendini gösterir.
Ağırlıx altın qal’a; xefiflıx başa bela: Ağırbaşlı insanlar daima karlı çıkarlar; hafifmeşrep kişilerin ise başları sürekli beladadır.
Ağız yir üz utanır: İnsan kötü bir şeyi, örneğin rüşveti, ağzıyla yer, fakat kızaran yüzüdür. Bunu bilip kötü şeyler yapmamalıdır; çünkü hiç ummadığın bir yerden acısı çıkabilir.
Ağlarsa anam ağlar, qalanı yalan ağlar: İnsanın acısına gerçek anlamda yalnızca anası yanar.
‘Aqıl insana sermiyedır: Değerlendirmesini bilen için akıl yeterli bir sermayedir.
‘Aqıl var yaxın var: Üzerinde uzun uzun düşünmeye, gerek olmayan; durumu apaçık anlaşılır şeyler için kullanılır.
‘Aqılları bazara çıxatmışlar, herkes gendı aqlını almış: Kimse başkasının aklını beğenmez. Herkes -hafızasından şikâyet edebilir, fakat- aklından gayet memnundur.
‘Aqıllı düşünene çin, deli oğlını evermiş, torını olmış: Bazı konularda pratik olunmalı, çok fazla düşünmemelidir.
‘Aqıllı olan qatar qatar yir, ‘aqılsız olan satar satar yir: Akıllı kişiler mevcut sermayelerini artırırlar; kafasızlar ise çalışmayıp hazır para yerler.
‘Aqıllıya g.. ver, deliyi s..me: Zararlı çıksan bile akıllı insanlarla birlikte ol; aptal kişilerden -menfaatin olsa bile- uzak dur.
Alıcı quşın ‘ümrı az olur: Bkz. “Yırtıcı quşın ‘ümrı qısa olır.”
Alışmış qudırmıştan beterdir: Alışkanlık fena sonuçlar doğurur.
Allah bir söz bir: Sözüm söz! Allah nasıl ki tektir, sözümüz de aynı şekilde tektir.
Allah dağına göre qarını verir: Allah, nasıl ki yüksek dağlara çok, alçak dağlara ise az kar yağdırır, aynı şekilde kişiye göre de servet yahut dert verir. Bu, O’nun bileceği bir şeydir.
Allah deldığı boğazı aç qomaz: ‘Allah her yaratığın rızkını verir’, inancını dile getiren bir atasözü.
Allah dorğınandır (veya ‘Allah dorğınan birabardır’): Allah, doğrulu sever ve her kim ki doğru ise Onun yanındadır.
Allah var ğem yox (veya ‘Allah varken ğem yime’): Allaha güven ve kederlenme!
Altın yere düşmaxnan pul olmaz: Gerçekten değerli olan bir şey kötü bir duruma düşerse değerinden bir şey kaybetmez.
Analar her daim oğlan doğırmaz: İnsanın şansı her zaman yaver gitmez.
Anamın ilki olacağıma dağda tilki olaydım: İlk çocuklar şanssızdırlar. Çünkü anneleri çocuk bakma hususunda deneyimsizdir.
Anamın aşı tandırın başı (=birincisi): Her çocuk için annesinin yaptığı yemek en iyi yemektir.
Ananın bextı qızına: Anaların talihi kızlarında devam eder.
Anası gözde olanın, uşağı dizde olur: Annesi sevilen bebekler daima el üstündedirler. (Herkes dizinde sallar.)
Anay kimin saç bıraxacağiya, babay kimin buyıx bırax: Saç uzatan erkeklere hitab eden bir söz. (Sözümüz bayanlara değil, aman ha! Şu kadın-erkek eşitliği furyasında bayanların yapmadığı bir bıyık bırakmak kalmıştı!)
Arıyan bulır, ingildiyen ölür: İnsan er-geç mukadder sona ulaşır.
Armut biş ağzıma düş: Hazıra konmayı seven kişiler için söylenir.
‘Arsız güçlı oldı mı haqlı suçlı olır: Utanmaz kişi kuvvetliyse, suç, haklı olanın üzerine kalır.
Arpa samanınnan kömür dumanınnan: Herşey kendini en yakınıyla bir şekilde belli eder.
Aslını inkar eden heramzadedır: Nereden geldiğini, kimlerden olduğunu inkar eden kişi asil olamaz.
Aşağı tükürsey seqqel, yuxarı tükürsey buyıx: Her iki çözümü de kötü sonuçlar yaratacak durumlar için kullanılır.
At at olana çin sehebı malamat olır: Bir at yetişinceye kadar sahibi çok kötü durumlar yaşar.
At alırsay yazın, deve alırsay güzün, avrat alırsay gezin ha gezin: İnsan bir şey almadan zamanını kollamalıdır. Velev ki alacağı kadın olsun.
At bésleniyken, qız isteniyken: Herşey zamanında işe yarar. At nasıl ki henüz kanlı-canlıyken işe yararsa, kızlar da herkesin talip olduğu zamanlarında güzeldir.
At sehebine göre kişner: Herkes kime nasıl davranacağını bilir.
Atın ölümü arpadan olsun: İnsanın başına gelecek bela sevdiği şeyden olsun!
Atılan ox geri dönmez: Yapılan bir şeyde geri dönüş yoktur.
Atların yerine itleri bağlamışlar: ‘Haketmeyen kişilere önemli mevkiler verilmiş’, anlamında bir sitem.
Atlı sığmış itli sığmamış: Bir ev veya bir hana, atıyla gelene yer bulunur. Fakat itiyle gelenin iti kapının dışında tutulur.
Atta qarın yigitte bırın: Nasıl ki atlarda iri ve düzgün karın makbulse, yiğitler de burunlarının güzelliğiyle ünlüdür.
Axşamın xérından sebehın şerrı éyidir: İşleri sabah yapmalıdır.
‘Avlamağını bilmeyen it, sürüye kurt getirir: Beceriksiz kişiler başlarına dert açarlar.
Avrada gelen herife gelsın; herıf ölecağına arvat ölsün: Hastalığı, küçük kazaları erkek yaşamalıdır; ancak ölüm söz konusu olduğunda, kadın ölmelidir. Çünkü erkeksiz kalan kadın, çaresiz ve zor durumda kalacaktır.
Avradını boşıyan topığına baxmaz: Karısını boşayan, dönüp arkasına bakmaz. Eskiden çarşaf giyildiği için her tarafı kapalı olur ve yalnız topuğu görünürdü.
Avrat var ev yapar; avrat var ev yıxar: Kadınlar türlü türlüdür; bazısı yıkıcı, bazısı yapıcıdır.
Ayranı yox içmağa, atnan gidiy sıçmağa: Gereksiz yere lüks harcamalarda bulunan kişileri eleştirmek amacıyla söylenir.
Ayranım eşkidir déyen olmaz: Kimse malını kötülemez.
Ayda gelen doğan kimin, günde gelen soğan kimin: İnsan bir yere sürekli gitmemelidir; kıymetten düşer.
Aza qeneet étmiyen çoğı bulamaz: İnsan öncelikle elindekiyle yetinmelidir.
Baba éder oğıl öder: Çocuklar müsriftir; cezasını babalar çeker.
Babasına xér étmiyenin kimsiye xérı toxanmaz: İnsanın öncelikle en yakınındaki insana hayrı olmalıdır.
Babaya dayanma, arvadiya güvenme: Kimseye güvenmemelidir; en yakınındakiler dahi seni bir şekilde yalnız bırakabilir.
Bağa bax üzüm olsın, yimağa üziy olsın: İnsan emek vermediği şeyden faydalanamaz.
Bağın daşlısı arvadın yaşlısı (makbuldür): Buradaki ‘makbül’lük, ‘kadir-kıymet bilir’lik anlamındadır. ‘Seksapelite’ anlamı içermez.
“E, o zaman ne aynadım bı sözden! Yox ağe, ben bu atasözünü sevmedım!”
“Niye?”
“Yav,éle degil de bu şekil olsaydı qabıl édebilırdım: ‘Bağın daşlısı, arvadın da doxsan atmış doxsanı maqbuldür’, şeklinde…”
“He. Yanı seniy üçın üçbin senelıx atasözı, ‘Pazar Magazin’in bı geceki qonısı olsın. Éle mı?”
“Bı gece var mı? Yox lo bence yarın olacax; hele o qazatiyı ver baxım!”
“Hele sen qax yérı gét bırdan! Namaza gétmezden adam öldürmiyım şindı!”
Baqqal ölenin borcını, diriden alır: Alacaklı olan alacağından vazgeçmez.
Bal qoxmaz asil azmaz: Balın nasıl ki kokması mümkün değilse, asil olan kişinin kendini kaybedip azgınlık yapması mümkün değildir.
Bal olan yerde sinek de olır: Değerli bir şeyin olduğu yerde mutlaka bazı parazitler olur.
Baş sağlığı dünya varlığı: Sağlık, servetten değerlidir.
Baxacağiy üze sıçma, sıçacağiy üze baxma: İnsan, ilişkileride her zaman bir açık kapı bırakmalıdır.
Baxti aş, durma yanaş; baxti iş, durma sıvış: Çalışma gerektiren durumlara yanaşma; ama yemek varsa oraya yerleş! (Bu, iğneleme amaçlı söylenen bir sözdür.)
Bayquşın qısmeti ayağına gelir: Kötüler, emek harcamadan kazanırlar.
Bekâr gözünen qız alınmaz: Bekarlar evlilik sonusunda sağlıklı karar veremezler.
Bekmezçı ağlar, balçı şivan eder, yere gire şekerçı: Kimse değersiz kişileri hesaba almaz.
Bekmezı küpten, arvadı kökten al: Kız alırken ailesini araştırmak gerekir.
Bekmeziy eyi olsun sinegi Bağdattan gelir: Sen iyi bir şey üretirsen bu, mutlaka anlaşılır.
Beleş atın dişine baxılmaz: Bedava elde edilen şeyin değerine bakılmaz.
Beleş qatran baldan datlıdır: Bedava olan şey acı da olsa insana tatlı gelir.
Bélini egene daş qoyan çox olır: Yumuşak huylu olanlar çevrelerince çokça sömürülür.
Ben ağa sen ağa; ineklerı kim sağa: Herkesin aynı üstün yetkiye sahip olduğu bir ortamda küçük işleri yapacak kimse bulunmaz.
Ben déyem fedemdeme, O déyi damdan dama: Bkz. ‘Ben deyem xadımam o deyi oğlandan qızdan neyi var!’
Ben déyem seqqelim yani o déyi dur cığaramı yandırım: Bkz. ‘Ben deyem xadımam o deyi oğlandan qızdan neyi var!’
Ben déyem xadımam o déyi oğlandan qızdan neyi var: Benim ciddi bir derdim var, o ise başka alemde.
Benı soxmiyan ilan bin yaşasın: Bana kimse karışmadıktan sonra ne olursa olsun, beni ilgilendirmez. (Tarihimizin en bencil atasözlerinden biri.)
Béş barmağ(ın béşi de) bir degil: Hiç kimse bir diğerinin aynı değildir.
Béteri gider eseri qalır: İnsanın başına kötü bir şey geldiğinde geçse bile mutlaka bir iz bırakır.
Béterin béterı var: Kötünün de kötüsü vardır.
Bezirgân bazar éyle, soniya nezer eyle: (Ey tüccar, ticaret yap ama sonunu da gözet.) İnsanlar çoğu zaman dünyanın hay ü huyuna ğark olup ahir ömrü düşünmezler. Oysa o malum son, bir gün mutlaka gelecektir. Kişinin bunu fikretmesi gerekir.
Bıra sor be pénç kağıde ziyade be: ‘Kırmızı olsun da beş lira fazla olsun’ anlamında Kürtçe bir söz.
Bırınsıza xızma, qulaxsıza küpe (veren Allah): Bkz. “Qulahsıza küpe dişsize qavurğa (veren Allah)”.
Bi baba doqız oğlanı bésler, doqız oğlan bi babaya baxamaz: Baba koruyucudur; çocuklarını besleyip büyütür. Ancak dünyanın vefasızlığı şudur ki, çocuklar (ne kadar çok olsalar da) babalarına bakmazlar.
Bi baş soğan bi qazanı qoxıdır: Kötülük küçük dahi olsa büyük sonuçlar yaratır.
Bi dana bi axırı poxlar: Küçük gibi görülen şeyler büyük işler yapar. (Tabii burada olumsuz anlamda kullanılmış!)
Bi gülnen ‘ümür geçmez: İnsanın, bilhassa erkeğin açgözlülüğüne vurgu yapan bir atasözü.
Bi qazan aş qarnında durur, bi söz durmaz: Boşboğaz kişiler için söylenmiş güzel bir söz. ‘Ağzında bakla ıslanmaz’, anlamında.
Bi qızı bin gişi ister bi gişi alır: Kızların pek çok talibi olabilir, ancak yalnızca biriyle evlenir.
Misal:
Hacı Nayıf: Hecci, vaxti varsa siye bi şey danışacaxtım! Yav bilisen bizim enik askerden geldı…
Hacı Sayım: Hangi enik? Ahmet?
Hacı Nayıf: Yox, ötekisi; Mehemet…
Hacı Sayım: He. Eee?
Hacı Nayıf: Aha, déyem gensinı everım!
Hacı Sayım: E, he. Xoş düşünmüşsen. Erkeg uşağını çox bekletmağa gelmez; sağa-sola segirdır. É, qız bulabildi mı?
Hacı Nayıf: Déyiler Hec Osman’ın qızı palıza kiminmiş.
Hacı Sayım: O nasıl laf öyle la?
Hacı Nayıf: Teşbihte xeta olmaz Hecci; hem ben xaxın yalançısıyam; töbe görmüşlüğım yox!
Hacı Sayım: Yanı şindı demax eksik, övle sıcağı yaniya gelse…
Hacı Nayıf: Yav héç éle şé olır mı Hecci, ben temsil söledım lo…
Hacı Sayım: Hele qax get bırdan! Adamı günaha soxma sebbeh sebbeh… Sözde Hec’e getmiş! Qurban olasan Hece he vallahi! Sen o qızı istersey Rebbime, bütün Dabbaxxaniya yayaram!
Hacı Nayıf: Yav Allahvekil istemiyecağam! Hüs qurbaniy olım! Tamam, ha gidiyem, hérslenme!
-Babo niye sürdi Nayıf ‘Emmiyı? Bi şey söylemedı ki!
Hacı Sayım: Duymadi mı ne dedı; siye alacağımız qızı oğlına istedecaxmış!
-İstetsın; bi qızı bin gişi ister bi gişi alır!
Hacı Sayım: İşte o sen olmazdi eşşeg oğlım! Nayıf’ın oğlı bi sefer te’mirçı. Üsteçellik askerliğını da yapmış! Seniy kimin cıbıldız degil!
-He; aynadım; sen maxsusi éle étti ki vazgéçsin!
Hacı Sayım: Yah!
-Yav seniy aqliy çox ha babo; Allahma helal olsın siye! Dédiy, qız palıza kimin miymış?
Hacı Sayım: Ne bilyem enig oğlı enik! Adamın hérsını tepretme şindı, zatana acı yimişem! Çox merak édisense, gét tetirbenın başında bekle!
(Delikanlı çıkar.)
Hacı Sayım: (Yukarı bakarak kendi kendine) Yarabbi n’olidı; acıx son ‘ümründe, Sayım quliya da palıza kimin bi mal nesib édeydi.
İçeri yaşlı bir bayan müşteri girer:
-Bu şarpa néçiye Hecı ‘Emmı?
Hacı Sayım: Satlıx degil bacım, satlıx degil!
-Satlıx degilse niye qoymışsan bırya! Viii!
-Siye ne! Tükenime qoymışam, siye mı… Töbe yarabbi tövbe! (Yukarı bakar.) Allahisen sen de zavıqlanacax başqa birini bul lo!
Bi qoltığa iki qarpız sığmaz: İnsanın gücü bellidir; sınırlarını aşacak şekilde davranmamalıdır.
Bi qorxax bi ordıyı pozar: Pek çok şey gibi cesaret de bulaşıcıdır. Korkak olan kişi, yanındakini de korkutur. Böyle bir durum orduda yaşanırsa, maazallah… (Zenginlerimizin ve siyasetçilerimizin neden askerlik yapmadıklarına bu açıdan bakılmalıdır.)
Bi söle iki dinne: Tanrı, insana boş yere bir ağız iki kulak vermemiştir; bir konuşup iki dinlesin diye…
Bi taqdir bin tedbiri pozar: “Ne kadar tedbir alsan da, Allah’ın takdiri karşısında boştur” anlamında bir atasözü.
Bi ‘yimem’ déyenden qorx, bi de ‘otırmam’ déyenden: İnsan, bir şeyi yapmak konusunda imtina eden veya ikircikli davranandan korkmalı.
Biye yox içine pox: (=Bana yoksa içine bok) Bencillik ifade eden bir söz. Akif Paşa’nın ‘ben mutlu olmayacaksam bütün dünya batsın’ deyişini çağrıştırıyor.
Biri bilmeyen bini de bilmez: İnsan küçük şeylerin kıymetini bilmezse, büyüğünkünü hiç bilmez.
Bi dirhem et bi qantar ‘eyıp örter: İnsan beslenmelidir; zayıf olan kusurludur.
Bol bol yiyen bel bel baxar: Çok yiyen kişiler ebleh (=aptal) olur.
Borca içen iki kere serxoş olır: Borç para ile içki alan kişi daha çok batağa aplanır.
Borcun eyisi vermax derdin eyisi ölmax: İnsan nasıl ki borçlarını ödeyerek bitirirse, acıyı da ölerek sonlandırır.
Borç yiyen kesesinden yir: İnsan borç parayla harcama yaptığında, bunu er-geç ödeyeceğini de bilmelidir.
Borçlı ölmez benzı saralır: Borçlu kişinin yaşadığı buhran, psikosomatik sonuçlar doğurur. ‘Beniz sararması’ da bunlardan biridir. Fakat Karacaoğlan’ın, ‘Gamlanma Gönül’ şiirini okuyan borçlu, borcundan kurtulamasa da renginde bariz bir düzelme olur:)
Boş duranı Allah da sevmez qul da: Bkz. “Boş otırmaxtan beleş işle.”
Boş durmaxtansa beleş çalış: Bkz. “Boş otırmaxtan beleş işle.”
Boş laf karın doyırmaz: Laf değil, iş üretmek gerekir.
Boş otırmaxtan beleş işle : Boş durmak kötüdür. Her halükarda çalışmalıdır.
Böyle gelmiş böyle gider: Kaderci bir hayat görüşü. Dünyada herşeyin aynı kaldığını, hiçbir şeyin değişmediğini anlatan bir söz.
Böyük dağa qar yağmazsa küçük dağa sıra gelmez: Bir ‘nimeti’ önce büyükler/güçlüler alır; küçükler sonra faydalanır.
Bulanda çat-pat, bulmıyanda ac yat: Ele geçende paranın kıymetini bilmeyip düşüncesizce harcayıp bitirenler için söylenir.
Buynız qulağı geçer: Sonradan ortaya çıkan şey, bazen öncekini geçer.
Camının içersi duriyken çıxarısı heramdır: Öncelikle yakınımızdakilerin ihtiyaçlarını karşılamalıyız.
Can cümleden azizdir: İnsanın canı herşeyden daha değerlidir.
Cevizın bini bi pula, pul olmasa ni yapım: İnsanda para olmadıktan sonra eşyanın ucuz olmasının bi kıymeti yoktur.
Cins xorız yımırtadaken öter: İnsanın değeri küçükkenden anlaşılır.
Comardın (cömertin) eli tutulmaz: Cömert kişiyi para harcamak konusunda kimse engelleyemez.
Çaqalsız köy olmaz: Her yerde illa yaramaz bir kişi bulunur.
Çağrıldığiy yere erinme, çağrılmadığiy yere görünme: İnsan ancak davet edildiği yere gitmelidir.
Çalıda gül bitmez cahile söz yetmez: Cahil kişiye laf anlatmak güçtür.
Çalma xaxın qapısını çirtiknen, çalarlar qapıyı merteknen: Başkasını rahatsız edersen seni daha çok rahatsız ederler.
Çamıra düşen eşegin sehebinden xeyrlısı yoxtır: İnsana ancak yakını yardım edebilir.
Çarşı itı ev beklemez: Sokağa alışmış bir insanın evcil olması çok zordur.
Çerçı ‘ülbesindekini satar: Herkes kendinde olanı değerlendirir.
Çirkefe daş atma üstiye sıçrar: İnsan, belalı birine bulaşırsa zararlı çıkar.
Çocuğun yidığı helal geydığı heram: Çocukların yiyeceğinden kısmamalıdır; fakat onlara giysi almak yanlıştır.
Çoğı zerar, azı qerar: Bir malın/paranın çok olması kötüdür.
Çox laf yalansız, çok mal heramsız olmaz: Büyük servetler, içinde haram barındırır.
Çox söleme ‘arsız édersen, ac bıraxma xırxız edersen: Çocuğa her konuda uyarıda bulunmamalıdır; kanıksamaya başlar. Aynı şekilde çocuğu/bir insanı aç bırakmamalıdır; çalmaya başlar.
Çox ağız bir oldı mı bi ağız héç olır: Çoğunluğun söylediği şey yanlış da olsa geçerlidir. (Bireyin trajedisi burdan doğar.)
Çox gezen tavıx ayağında pis getirir: Çok gezen kadınlar ailelerine zarar verir. (Feministler bu atasözüne dava açmalı!)
Çox veren maldan, çox yiyen candan (olur): İnsan fazla cömert olmamalıdır; fazla yemek de yememelidir.
Çömlek bişe bişe insan düşe düşe: Nasıl ki çömlek fırında pişe pişe sağlamlaşırsa, insan da dert çeke çeke olgunlaşır.
Çütün egrilığı öküzün qartlığındandır: Çoğu zaman kabahat araç-gereçte değil, onu kullanandadır.
Dabbax, sevdığı postu yerden yere vurır: İnsan sevdiği kişileri çok eleştirir.
Dağ dağa qavuşmaz insan insana qavuşır: İnsanların birbirine kavuşması çok zor değildir.
Daş düştüğü yerde ağırdır: İnsan bulunduğu yerde itibar görür.
Datlı datlı yimağın acı acı qusmağı olır: İnsan keyifle yaptığı aşırılıkların bedelini acı bir şekilde öder.
Datsız aşa duz, aqılsız başa söz kâr etmez: Nasıl ki bir yemeğin tadı yoksa yapılacak bir şey yoktur; aynı şekilde bir insan akılsızsa hiçbir şey ona doğruyu öğretemez.
Da’vetsız gelen döşeksız otırır: İnsan davet edilmediği yere gittiğinde olası sorunlara katlanır.
Dayza ana yarısıdır: İnsanın teyzesi annesi gibidir.
Degme serxoşa, gendı yıxılsın: Yıkılması muhakkak olan bir şey için emek harcamanın alemi yoktur.
Degirmen iki daştan muhabbet iki baştan: Güzel bir sohbet ancak iki taraflı olur; yalnızca bir kişinin konuşmasıyla olmaz.
Delı ‘arlanmaz soyu ‘arlanır: Akılsızca hareket eden kişilerin aileleri zor durumda kalır.
Delı delıden hoşlanır, imam ölüden: Herkes kendi ‘branş’ına konu olan şeylerle ilgilidir.
Delı delıyı görende degenegini saxlar: Deliler bile herkese lo lo yapmaz; kendisi gibi deli birini gördü mü birden akıllanır.
Delı dügün evine gétmış, demış bırası bizim evden xoş: Hayal dünyasında yaşayan kişiler kendi imkânlarını aşağılarlar.
Delı geçinin akıllı oğlağı olmaz: İnsanın yavrusu kendine benzer. (“Kurttan doğan kurt olur”, Sadi)
Delı sevılır densız sevılmez: (=Deniz sevilır densiz sevilmez). Boş konuşan, laubali hareketler yapan kişiler sevilmezler.
Delının degirmenını el de döndırır yel de: (=Abdalın değirmenini el de döndürür yel de) Dünyevi şeylerle akli bağ kuramayan saf insanların işleri bir şekilde yolunda gider.
Delınin malı gözünün ögünde gerek: Şüpheci insanlar bütün eşyalarını (kaybolabilir) endişesiyle yanıbaşlarında tutarlar.
Delının saqızı batmannandır: Akılsız insanlar gereksiz yere harcama yaparlar.
Dellal ola éşşegı itine (dellal ola devesı itine): Tellal, kendi malı kaybolduğunda iki katı bağırır.
Demır tava gelir kömür biter; insan tava gelir ‘ümür biter: İnsan bir şeyler öğrenmeye/anlamaya başladığında ömrünün sonuna gelmiştir.
Densız deve girmez eve: Densiz olan illa ki kendini belli eder; örneğin bu bir ‘deve’ ise, eve (=ahıra) girmez. (Eski Urfa evlerinde ‘develik’ tabir edilen ahırlar vardı. Deve, at gibi hayvanlar burda bakılır, yem verilirdi.)
Densızın sıfatından baykuş véran bekler: Densizler çok iticidir. Bu yüzdendir ki herkes onlardan uzak kaçar. Baykuş bile…
Derdiy yoxsa söylen; borciy yoxsa evlen: Nasıl ki derdi olmayan boş boş ve uzun uzun konuşursa, borcu olmayan (=parası olan) da evlenmek suretiyle kendine bir meşgale yaratabilir.
Deve çömçenen suvarılmaz: Herşey hacmiyle mütenasip olmalıdır.
Deveden düşmüş hüphüpünü bıraxmiy: Gereksiz yere mücadele eden kişiler için kullanılır.
Dıbıs-bekmez fark etmez: ‘Dıbıs’ Arapça’da zaten ‘pekmez’ demektir. Dolayısıyla bu atasözü kinayelidir. Çünkü kelime manası itibariyle ‘farkı’ olmayan bu sözcükler; birbirine yakın nesne veya durumlar arasında da önemli bir fark aranmaması gerektiğini ifade eder. Bu haliyle ‘bohemce’ bir felsefeyi muhtevidir.
Dil dédığiy malamat çömçesidir: Dil her türlü pis şeyi sarfedebilir.
Dilençı bir olsa adam şekernen besler: Düşkün durumdaki insanlar çoktur, az olsa bakması kolaydır.
Dilençıye xiyar vermişler, demiş bu niye egri: Haddini bilmeyen kişiler imkanlarının üstündeki şeylere bile burun kıvırırlar.
Dilnen dügümlenen dişnen açılmaz: Ağır sözler söylendiğinde kırılan kalp hiçbir şekilde onarılamaz.
Dinsizin haqqından imansız gelir: Kötü birinin haddini ancak ondan daha kötü olan biri bildirebilir.
Diş yoxken damax vardı: İnsan kendini öncü veya ilk saymamalıdır; ondan önce birileri vardır.
Diş görmax yuxıdan soynadır: İnsan ancak uyuduktan sonra rüya görebilir. Aksi mümkün değildir.
Dorğı divar yıxılmaz egrı qaçar qurtılmaz: Yanlış olan şeyler mutlaka hüsranla sonuçlanır.
Dostlıx dağca, hicap qılca: İnsan, ‘dostluk’ söz konusu olduğunda büyük düşünmelidir; dostuna çok değer vermelidir. ‘Utanmak’ söz konusu olduğunda ise küçük bir ayıptan dahi sakınmalıdır.
Dög dög xam demir: Ne yapılırsa yapılsın bir türlü olgunlaşamayan kişiler için kullanılır.
Dügün élnen, xarman yélnen: Herşeyin bir raconu, kuralı vardır; nasıl ki harmanı kaldırabilmek için rüzgar gerekiyorsa, düğün yapabilmek için de insan gerekir.
Dügüne giden oynar, ölüye giden ağlar: Her ortamın veya her durumun kendine özgü kuralları vardır; bunlara uymalıdır.
Dünya malı dünyada qalır: İnsan dünyevi şeylere itibar etmemelidir.
Dünya Sultan Süleyman’a bile qalmamış: Bu dünya kimseye kalmaz.
Dünyayı sél bassa ördege vız gelir: Eğer yetenekliysen hiçbir şeyden korkmamalısın.
‘Ecel geldi cihana, baş arğısı bahana: Ölüm kaderde varsa illa ki bir bahane bulunur.
Éden bulur ingildiyen ölür: İnsan nasıl ki, sonunda ektiğini biçerse, inleyen bir hasta da er-geç ölür.
Edep edepsizden örgenilir: İnsan arif ise, edebi kuralları edep bilmez birini gözlemleyerek elde edebilir.
Egilen baş kesilmez: İnsan, kendisinden ‘aman’ dileyen birine karşı şiddet uygulayamaz.
Egrı baxan egrı görür: Herşey insanın bakış açısına göredir.
Ehmaq odır dünya üçın ğem çeker: Ancak düşünemeyen kişiler dünya için acı çeker.
Eken biçer, gelen göçer: Nasıl ki ekilen şeyin biçilmesi mukadderse, dünyaya gelenlerin göçmesi de kaçınılmazdır.
Ekmegı ekmekçiye ver bi ekmek de fazla ver: Bir değerden ancak o işin erbabı anlar; bu sebeple onlarla muhatap olunmalı.
Ekmegın böyügı xamırın çoğından olır: İnsan büyük bir şey yapmak isterse malzemeyi de büyük tutmalıdır.
Ekmeginı yalavuz yiyen, sırfasını gendı qaldırır: Hayatı bencilce yaşayan mutsuz sona hazırlanmalıdır.
Ekmek Bedirın su Xıdır’ın; yiyin qudırın: Gelir-giderin farkında olmayan duyarsız aile bireyleri için söylenir.
Él ağzınan şorba içilmez: İnsan başkalarının sözüne bakmamalıdır.
El yumruğu yemeyen, kendi yumruğunu değirmen taşı sanır.
Él atına binen tez ener: Başkasına ait eşyalarla iş gören kişilerin saltanatı uzun sürmez.
Él elinen ilan tut onı da yalan tut: İnsan başkasına ait şeyleri kullanarak iş yapamaz.
El öpmaxnan dudax aşınmaz: Menfaati icabı el öpmek kişiye zul değildir. ( ‘Tirşikçi’lere güç veren bir söz. )
Él s.kinen gerdege girilmez: Kişi, başkasına ait eşya ile kendi işini yapamaz.
El terezı göz mizan: Bir şeyin ağırlığını nasıl ki elle anlayabilirsek, çapını, hacmini vs. de gözle anlayabiliriz. Aynı şekilde insanın bir ‘değer’i takdir edebilmesi için illa ki onu ölçüp-biçmesi gerekmez; bakar bakmaz anlayabilir.
Élden gelen ögün olmaz, o da vaxtında bulınmaz: Başkalarından gelen fayda pek işe yaramaz.
Elı dar olanın, dilı qısa olır: İnsan, etrafına karşı cimri davranırsa, itibarını kaybeder.
Élden vefa, zehirden şifa (olmaz): İnsan yabancılardan özveri beklememelidir.
Elmayı çayıra armudı bayıra: Her işi bir şekilde yoluna koymak veya öyle görünmek.
Emek olmazdan yimek olmaz (veya ‘emeksiz yimek olmaz.’): İnsan emek vermediği bir şeyin başarılı sonucundan da yararlanamaz.
‘Emmı kızı qerırse emmı oğlının boynunadır: Yakın akraba olan kızların evde kalmaması gerekir; onu bir yakını almak zorundadır.
En xızlı qaçan tazıdır, o da qısmetı qeder yir: Ne kadar çabalarsa çabalasın herkes kısmeti kadarını elde eder.
Erkek sél arvat göl: Erkek yerinde duramayan, hareket halinde; kadınsa durgun, dingin bir varlıktır. Birincisi ikincisine ‘akar’.
Erken qaxan yol alır; ér evlenen döl alır: İnsan ne kadar çabuk yola çıkarsa o kadar çabuk varır; aynı şekilde erken evlenen kişinin de hemen çocukları olur. (Günümüzde kapitalist yasalar bu atasözünün ikinci bölümünü tedavülden kaldırmış ve ilkel bir bağlama oturtmuştur. Artık herkes erken kalkıyor, fakat evlenen yok.)
Eskisı olmayanın yengisı olmaz: Eski eşyalar atılmamalıdır. Müsrifler yeni eşya alacak para bulamazlar.
Esne esneyı getırır, esne Hüsne’yı: Esnemek bulaşıcıdır. İnsan esnediğinde karşısındakinin de uykusunu getirir.
Éşşeg oldi mı palan vuran çox olır: Saf olmamak gerektiğini, öbür türlü insanın çok sömürüleceğini anlatan bir atasözü.
Éşşegı süren osırığına qatlanır: İnsan yaşadığı şeylerin bedelini öder. Buna hazırlıklı olmalıdır.
Éşşegiy pehkem bağla, qonşiyı xırxız çıxatma: Sen her türlü tedbirini al ki, sonra “malımı çaldı” diye komşunu zan altında bırakmayasın.
Éşşegiy sağlam bağla, soyna Allaha amanat et: Sen önce tedbirini al, sonra tevekkül et.
Éşşegı sattıx ki ço demaxtan kurtılax, géttı bi suppanan gérı geldı: Çocuğuyla dul kalıp babaevine dönen kadınlar için söylenen bir söz.
Éşşek xoşaftan ne aynar: Bir şeyin değerini takdir edebilmek için yetenek gerekir.
Éşşekten at olmaz, cigerinden aş olmaz: Bir şeyin aslı değişmez.
Et giren yére dert girmez: İnsan et yerse hasta olmaz.
‘Ettarnan gezenın burnu misten, qarqanan gezenın bırnı pisten: İnsan kiminle arkadaşlık ediyorsa ona benzer veya sonu onun gibi olur.
Evını icara véren elini yére vérir: Evini kiraya veren başına geleceklere katlanır.
Evı ev éden arvat, yurdı şén éden devlet: Nasıl ki bir milletin müreffeh olması için iyi bir devlet yönetimi gereklidir, aynı şekilde bir evin de mesut olması için iyi bir kadın gerekir.
Evladı olmıyanda merhemet olmaz: Çocuğu olmayan kişilerin merhamet duygusu zaman içinde törpülenmiş olur.
Evlat ‘eziz terbiye daha ‘eziz: Terbiyenin herşeyden önemlidir. Evlat terbiyesizse hayır gelmez.
Evlenennen ev yapana Allah yardım eder: Evlenen kişiler de ev alanlar da darda kalmazlar.
Evlı evıne kövlü kövüne: ‘Herkes ait olduğu yere gider’, anlamında bir söz.
Evvel ta’am sonra kelam: ‘Önce yemeğini ye, sonra konuş’, anlamında.
Éyı nam altın kemerden evla: İnsanın hakkında söylenen iyi şeyler servetten daha değerlidir.
Éyilıx yap denize at; balıx bilmezse Xalık (=Allah) bilir: İnsan yaptığı bir iyilikten sonuç almayı beklememelidir; kimse bilmese bile bu iyiliği Tanrı bilecektir.
‘Eyretı ata binen tez éner: Ödünç alınan şeylerin ömrü kısadır.
Feqir oynıyacağı vaxıt nağara patlar: Yoksul, mutlu bir zaman geçireceği vakit bir engel çıkar.
Feqir xırxızlığa çıxanda ay axşamdan doğar: Yoksullar doğuştan şanssızdır.
Misal:
“Teybı geziyem bulamiyam Şükri, sen göri mısen?”
“Aha orda… Eliy çepik et! Şindı ev sehebı gelır baxarsan!”
(Kapı sesi.)
“Aha! Bence geldiler!”
“La ne şans… Hele telezyonı endir, téz qaçax!”
“Abe bı ‘feqir xırxızlığa çıxanda ay axşamdan doğar’, dedıxları bı mıdı?
“Lo ne bilyem; yerre gire feqirı de ayı da… Yarın olmazsa fırınçılığa gerı dönax! Yassabur yallah!”
“He he; héç olmazsa bizbize sakin sakin dırnax vurrıx! Nedir bı adrenalin üstıne adrenalin; yox bi yaştan sona insan damdan da atliyamiy! Abé ayaği qaldır, bence ev sehebı dabançasını getirmağa géttı!”
Feqir asil ata binse selam almaz: Yoksul biri zenginler gibi imkan veya yetki sahibi olsa, aynı onlar gibi herkesi aşağılar.
Feqirin başı kıltında yaşiyacağiya, zenginın ayax kıltında öl: Yoksulun yanında hayatını yaşayamazsın; zenginlerle hemhal ol da istersen ikinci sınıf ol. (Bu, tam da bizim dalkavuklara göre bir söz. İnsan onurundan vareste.)
Feqirin xestesini, zenginin qehpesinı sormazlar: İnsanlar ikiyüzlüdür; yoksulun hastasını kimse sormaz; zengininse herşeyiyle ilgilenirler, bir tek kusurunu görmezler.
Feqirlik ayıp degil, tembellıx ayıp: Yoksul olmak ayıp değil, tembellik ayıp.
Fıqaranın düşkünı, beyaz géyer qış günı: Yoksul kişiler giyecek sıkıntısı çekerler. (Yazın da siyah giydikleri olur.)
Gafile kelam nafile kelam: Bilinçsiz birine laf anlatmak anlamsızdır.
Gammaz olmasa tilki, çarşıda gezer: Hain kişiler insan içine çıkamaz.
Gâvurun ekmegini yiyen kılıcını sallar:
Geçi geberse kuyrığını endirmez!
Geçinin uyızı piyarın gözünden su içer:
Gelen geçer; konan göçer.
Gelın bildığını işler kaynana dilini dişler:
Gelın kaxtı köyü yıxtı:
Gelın kürsü getirmiş, çıxmış gendı otırmış:
Gençlıx bir uçar kuştır; ixtiyarlıx bir neçar iştır.
Gençlığiyde daş daşı; ixtiyarken yi aşı:
Gelinin dili yox, kaynananın imanı…
Gezen kurt aç kalmaz:
Gişi ‘Eşşe derse ‘alem ‘paşa’ der:
Gişi kızı beşik ögünde belli olır:
Gişım it olsın getırdığı et olsın.
Gizli s…n eşkere doğırır: Hiçbir şey gizli kalmaz; eninde sonunda bir şekilde ortaya çıkar. (İstanbul Türkçesi’nde; ‘gizlide gebe kalan, aşikare doğurur’ şeklindedir.)
Gök gürlemezse kul Allah demez: İnsanın doğruyu bulması için onu zora sokan bir sebep olmalıdır.
Gön yuxa yerden delinir.
Gönül kimi severse gözel odır.
-Şeffo, bu yanidaki kimdir?
-De’vam (=sevgilim)…
-Oğlım bu kurrik vülan, hele bırnına bah, balcan kimin!
-Siye ne oğlım, gönül kimi severse gözel odır!
-E yeri get elese; itın layığı osırıhtır. Bacım kusıra bahma, adamın ağzını pozi bu o….. çocığı!
Görmiyenin bi oğlı olmış tutmış s..ini kupatmış: Sonradan görmelerin görgüsüzlüğünü anlatır.
G.. kısmetten çıxtı mı, s..en çox olur: Bir şey insanın kısmeti değilse artık ondan umudu kesmeli.
Göz var iz’an var: Görür görmez ne olduğu anlaşılabilecek şeyler için kullanılır.
Gözelden yar çirkinden çor eksilmez: Güzel olana herkes talip olur; çirkinler ise daima hastalıklıdır.
Gözzelin yuxıdan kaxışı çirkinin hemamdan çıxışı: Güzel (kadın) uykudan henüz kalktığında bile güzeldir; çirkin ise ancak hamamdan sonra bir parça güzelleşir.
Gübrelı yerin kömecı çox olır: Toprağı bakımlı olan yerin ürünü de zengindir.
Gün güne uymaz: Bir gün ötekine benzemez.
Gün var ayı besler, ay var günü besler: İnsanın günü gününe uymaz. Her günün getirisi farklıdır.
Hazıra dağ dayanmaz: Servet (veya sermaye) değerlendirilmediği sürece çabuk tükenir.
Helalzade barıştırır; haramzade karıştırır: İyi insanlar barışçıldır; herkesi kaynaştırmaya çalışırlar. Kötüler ise fesattır; huzursuzluk yayarlar.
Her işte bir xer vardır: Kötü gibi görünen bir olaydan bile hayırlı bir sonuç çıkabilir.
Her qoyın gendı bacağından asılır: Herkes kendi yaptıklarından sorumludur.
Her seqqelın bir darağı vardır: Her duruma uyan bir çözüm yolu; her kişiye uyan bir yöntem vardır.
Her yerde hazır (nazır) olan Allah: İnsan bir anda her yerde olamaz; ancak Allah buna kadirdir.
Herkes çanağındakini satar: Herkes kendine ait olan eşyayı/marifeti pazarlamaya çalışır.
Herkes ektığını biçer: Herkes yaptıklarının karşılığını görür.
Herşéde şansımız qaradır, qarpızda beyaz çıxar: Her durumda şansımız kötüdür.
Herşeyin yengisı, dostın eskisi (maqbuldür): Eşyada yeni olması önemlidir; ancak söz konusu dost ise eskisi…
Him him üstüne, herkes bi din üstüne: Nasıl ki her binanın bir temeli vardır; aynı şekilde herkesin bir dini vardır.
Hülle hülliyı buldırır: Hile yapan hileye uğrar.
Hüllenen kazanan mihnetnen can verir: Başkasını aldatarak servet elde eden kişiler acı içinde can verir.
İki göyıl bir oldı mı zibıllıx (=ahır) seray olır.
İki köy haraba olmaxtansa bi köy yıxılsın.
İlanın böyigı küçügı olmaz: Zararlı şeylerin boyutu önemli değildir.
İmam osırırsa ceme’et sıçar: Kitleler liderini taklitte etmede ifrata varır.
‘İnat da bi mırazdır: İnat etmek (de) kişiyi rahatlatır.
İslamın şertı beş altıncısı insaf: İnsaf çok önemlidir.
İş bilenın kılıç quşananın: İnsan işini bilmelidir.
İşine xor baxan boynına torba taxar: Mesleğini beğenmeyen kişi perişan olur.
İt itin quyrığına basmaz: Birbirinden menfaati olanlar birbirlerine dokunmazlar.
İtı vurmazlar sehebinin xetırı üçın: Köpek bile sahibinin hatırına vurulmaz.
İt yalamaxnan dengiz mırdar olmaz: Büyük şeyler, küçük bir müdahaleden etkilenmez.
İt yatağında gemik aranmaz: İhtiyaç duyduğumuz şeyi nerede arayacağımızı iyi bilmeliyiz.
İti qırp tazı olmaz: Varlıklar, küçük (veya büyük) rötuşlarla kökten değişemezler.
İti olmıyan köy tilkilere mesken olır: Her yere bir muhafız, herkese bir koruyucu gerekir.
İtin dü’esı qabıl olsa gökten gemik yağardı: Değersiz kişilerin duası kabul olmaz.
İtin layığı osırıxtır: Değersiz kişiler hiçbir şeye layık değildir.
Kar eden ‘ar etmez:
Misal:
(Üç kişi; Mikail, Şevki ve bir sarışın kız.)
Mikail: Ne yapisan Şevko?
Şevki: Ticaret yapiyam abe?
Mikail: Oğlım utanmi mısan vülan; böyle ticaret mı olır, gâvvat! Utanmimsan!
Şevki: Niye utanım abe, ‘kâr eden ar etmez’, demiş atalarımız.
Mikail: He? Kurban olasan atalariya oğlım; onları karıştırma bu işe. Bunu biye neçiye bıraxiysan hele onı söle?
Kefenin cebi yoxtır: Para insana yar olmaz.
Kefilin ya saçı ya seqqelı: Kefil olan kişi öyle ya da böyle borçtan sorumlu tutulur.
Kelin dırnağı olsa başını qaşır: İnsan, öncelikle kendi sorunlarını halleder.
Kervan yolda düzelir: Bir işe başlamak için herşeyin hazır olmasını beklememek gerekir.
Kéyfçiye kéyf vérir qahvenin qaynaması; éşegı yoldan eder suppanın oynaması: Tiryakisi nasıl ki kahveyi kaynarken görmekten hoşlanırsa, erkek eşek de dişiyi oynarken görünce dayanamaz.
Kibirliye kibir göstermax sedeqadır: Kendini beğenmiş birine aynıyla mukabele etmek, o şekilde karşılık vermek gerekir.
Kim sıfrasını yola sermiş: ‘Herkes menfaatini korur’, anlamında bir söz.
Kimse acından ölmemiş: Kimse açlıktan ölecek kadar sefil olmaz.
Kimse bilmez kim qazanır kim yiyer: İnsanlar emeğin değerini bilmezler.
Kimse gendı memleketinde péxember olmaz: İnsan, kendi doğduğu yerde itibar görmez.
Kimseden kimsiye xér yox: Kimse kimseye yardım etmez.
Kimsenin ahı kimsede qalmaz: ‘Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste!’
Küçük qaxar böyüge baxar: Büyükler, yapıp ettikleriyle küçüklere örnek olurlar.
Kürknen börknen adam olunmaz: İnsanlar, maddi olanaklarla gerçekten değerli olamazlar.
Kor göz çapağını bulır: İnsan illa ki kendine dengini bulur.
Kor köre cırt der, dön ‘eyıbiy ört der: Kusurlu insanlar birbirlerini eleştiremez.
Kor qurdın rızkı ayağına gelir: Yeteneksiz birinin dahi kısmeti vardır.
Kötü qonşı adamı mal sahebı eder: Kötü komşu, insana külünü bile vermez. Bu durumda ne yaparsın; gider kül alırsın. Böyle böyle bi bakmışsın kül-hanların hamamların olmuş. Yani, yaşasın kötü komşu!
Kötüye bi şé olmaz: Kötü insanlar iyi yaşar.
Laf yigidın qal’asıdır: Söz önemlidir; rastgele kullanılmaz.
Laligin dilinden sehebı aynar: İnsanı ancak yakınındaki kişi anlar.
Leglegin ‘ümrü laq laq: Bazı insanlar bütün gün boş laflar ederek yaşarlar.
Mal malamat örter: Zenginlik, ayıp örter.
Malım verim mı rezil olım vermim mı rezil olım: ‘Malımı versem de rezil olurum, vermesem de’, şeklinde de söylenebilecek, varlığın kişiye çoğu zaman dert açtığını ifade eden bir atasözü.
Malımızı it yiyi yaxamızı bit yiyi: ‘Bize ait olan maldan başkaları faydalanıyor, bizse yoksunluk içindeyiz’, anlamında.
Mazlumun ahı endırır şahı: Yoksulların ah’ı feci sonuçlar doğurur.
Mehley enış olacax xulxiy genış olacax: İnsanın yaşadığı yer gibi gönlü/kafası da rahat olmalı.
Meramın elinden bi uçan qurtılır bi qaçan: İnsan yeter ki istesin… Mutlaka istediğini elde eder.
Mereq insanı mezere soxar: Keder, insanı ölüme götürür.
Merhemetten maraz doğar (veya merhemet maraz getirir): İyilik kötülük doğurur. (Bunun dünyada kaç örneği vardır acaba?)
Mexsedı çimmax degil dellegı dögmax: Asıl amacın saptırıldığı durumlarda söylenen bir atasözü. “Meramın üzüm yemek değil bağcıyı dövmek” şekli yaygındır.
Mısafır mısafırı sevmez ev sehebı héç birini sevmez: ‘İnsan insana yüktür’ derler ya, bu atasözümüz de bunu anlatıyor.
Muhammet dini eşkere gerek: İnsanın saklısı gizlisi olmamalıdır.
Mühür kimdese Süleyman odur: Kimin elinde yetki varsa, güçlü odur.
Müflis bezirgan eski defterleri qarıştırır: “Yahudi, iflas edince eski defterleri yoklar” şeklinde de söylenir. Artık hiçbir umarı kalmamış kişinin çaresizliğini anlatır.
Müsürman s.kinen heneg olmaz: Peşinen insanları uyarması bakımından önemli bir atasözümüz. Çünkü bir kısım nisa, basiretsiz olduklarından yakın tehlikeyi göremeyip oynamaya kalkarlar. Oysa oynadıkları sıradan bir şey değildir. Müstesna ve de muteber bir gaye üzre halk ulvi bir eserdir.
Nacarın qapısı sırımnan bağlıdır: “Mum dibine ışık vermez”, “terzi kendi söküğünü dikemez” atasözlerinde olduğu gibi, kişinin bazen uzman olmasına rağmen kendi sorunlarını çözemediğini anlatan bir atasözü.
Ne qaranlıxta yat ne qara diş gör: Ne kötülükle karşılaş, ne de kötü sonuçlar yaşa.
Ne şeytanı gör ne quluvallahu oxı: (Veya ‘Ne şeytanı gör ne selavat getir) Kötü biriyle karşılaşmazsan boş yere onunla uğraşmazsın.
Ne yaparsay elnen o gelir sennen: İnsan kendi eliyle ne yaparsa, o peşini bırakmaz; mutlaka karşına çıkar.
Ne yavuz ol asıl; ne miskin ol basıl: İnsan orta karar olmalıdır; ne çok cesur, ne de uyuşuk…
Nerde birlik orda dirlik: (=Birlikten kuvvet doğar) Birliğin, beraberliğin olduğu yerde huzur vardır.
Nerde çoxlıx orda poxlıx: Çok fazla insanın katıldığı bir işten sonuç alınmaz. (Bu atasözü her durumda doğru veya geçerli değildir.)
Oğlan dayıya, qız bibıye çıxar: Oğlan çocuk dayıya, kız çocuk ise halaya benzer.
Olan dört bağlar olmıyan dert bağlar: Varlıklı kişiler keyif sürer, yoksullar ise acı çeker.
Olannan ölene çara yox: Olan olmuş, ölense ölmüştür; bunun çaresi yoktur.
Onbeşindeki qız ya erdedir ya yerde: Kızlar erken evlenmelidir; aksi halde evde kalırlar, anlamında bir atasözü.
Osırğan göt tövbe tutmaz: Alışkanlık engel tanımaz.
Otı çek köküne bax: Herşey soyuna çeker; ona göre şekil alır.
Oynaşına inanan arvat herifsız qalır: Bir kadın ‘dost’una güvenip de kocasından ayrılırsa felaket yaşar; çünkü dostu onunla evlenmez.
Oyun üç qaçan piç: Herhangi bir şeyin üç aşaması vardır. Üçüncüde de olmazsa, peşini bırakmalıdır.
Ögde ‘ardı, sonra kâr oldu: Bazı şeyler önce yadırganır, ancak getirisi olduğu görülürse tutulur.
(Ögde) inneyı sensiye batır, (soyna) çuvaldızı başqasına: İnsan başkasına yapacağı şeyin bir miktarını kendine uygulamalıdır.
Öküze buynızı yük degil: İnsana kendi uzuvları/yakınları yük değildir.
Ölümü gören hastalığa razı olur: İnsan en kötüyle karşılaşmışsa, kötüye razı olur.
Ölüsü olan bi gün delisi olan her gün (ağlar): İnsan acısını bir günde savabilir; ancak başına bela olan bir durumu kolay kolay savamaz.
Ölüyü başına bıraxsay tabıdı poxlar: Yetkin olmayan kişiler kontrol edilmeden yaşarsa çevreye zarar verir.
Ölürse yér begensin, qalırsa el begensin: İnsan mutlaka beğenilmelidir. Bunun içinse yalnızca fiziksel anlamda değil, ruhsal anlamda da güzel olmalıdır.
Ölmüş éşek qurttan qorxmaz: Kaybedecek bir şeyi olmayan kişinin korkusu yoktur.
Padışah yasağı bile üç gün: Yasaklar uzun sürmemelidir.
Padişahın bile arkasından qılıç sallarlar: Arkasından kötülük düşünülmeyen kişi yoktur.
Para pari çeker: Çok parası olan çok kazanır.
Para vermax can vermax: Kimisi için para harcamak ölmek demektir.
Parası ‘aziz olanın gendısı zelil olır: Paraya fazla önem vermemelidir; öbür türlü insan düşkünleşir.
Parası olan yiyer boranı; parasızlar gezer dolanı dolanı: Parası olan saltanat sürerken, parasızlar ise aylak aylak dolaşır.
Pasaxlıya daharat, deliye nesihet yetmez: Kirli biri yıkanmakla temiz olmaz; deli olana da öğüt kar etmez.
Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir: Geleceğin ipuçları bazen bugünün içinde saklıdır.
Pekmezi küpten, kadını kökten al: İyi pekmez nasıl ki küpünden anlaşılırsa, iyi kadın da ailesinin iyiliğinden anlaşılır.
Pilavdan dönenin qaşığı qırılsın: Ortada iyi bir şey varsa vazgeçmek olmaz.
Pire memr pıncar teye; keré memr bahar teye: (Kürtçe: ‘Nine, ölme, pancar çıkacak; eşeğim ölme bahar gelecek’ anlamında.)
Pissigın uslılığı sıçan görene çin: (=Kedinin sakin hali, fareyi görünce biter.) Herşey tabiatına uygun hareket eder. Mülayim, sakin görünen kişiler; bir anda tersi davranabilirler.
Pissik minbarnan bağlanmaz: Risk taşıyan önlemler sonuçsuz kalır.
Pissik poxiy dermendır: “Kediye ‘bokun ilaçtır’ demişler, o da sıçmamış”, anlamında. Basit kişiler gerçekte önemsiz olan şeylerinin değere bindiğini görünce herkesten sakınırlar.
Pox daşı poxa muhtac olma: Kötülere muhtaç olmamak için iğrenç işler bile yapılabilir.
Hazırlayan: M. Acar / kaynak: Yergi.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yorumunuzu bırakın