Urfa türkülerine hayat veren ünlü bestekâr Abdullah Balak’a göre, günümüzdeki Sıra gecelerinin eskisiyle hiç bir ilgisi yok: “Bu işten 1400 kişi para kazanıyor. Bu çocuklar para kazansın ama bizim bir yandan da onları eğitmemiz şart” diyor
Müzikle tanışmanız nasıl oldu?
Müzikle tanışmamı anlatmak için çok gerilere çocukluğuma gitmemiz lazım. Bir ailenin müziği sevmesi çocuklara da yansıyor. Ben de çok küçükken babamın, ablalarımın ve ağabeylerimin müziğe olan sevgisiyle yoğruldum. O zamanlar gramafon her evde olmazdı ama biz şanslıydık evimiz güzel sanatlar galerisi gibiydi. Evde geniş bir de müzik arşivi vardı. Onlarla Urfalı sanatçıları dinleme fırsatı buldum. Kulaklarım onlarla doldu. Çocukken evde köpek beslerdik. Benim köpeklerimin adları çok enteresan birisinin adı darbuka birisi cümbüş birisinin adı da kemandı. Yani benim müziğe düşkünlüğüm çok küçük yaşta başlamış. Daha ortaokuldayken müzik öğretmenimin müziğe ilgimi keşfetmesi sayesinde lise korosuna alınmıştım.
Müzikle tanışmamı anlatmak için çok gerilere çocukluğuma gitmemiz lazım. Bir ailenin müziği sevmesi çocuklara da yansıyor. Ben de çok küçükken babamın, ablalarımın ve ağabeylerimin müziğe olan sevgisiyle yoğruldum. O zamanlar gramafon her evde olmazdı ama biz şanslıydık evimiz güzel sanatlar galerisi gibiydi. Evde geniş bir de müzik arşivi vardı. Onlarla Urfalı sanatçıları dinleme fırsatı buldum. Kulaklarım onlarla doldu. Çocukken evde köpek beslerdik. Benim köpeklerimin adları çok enteresan birisinin adı darbuka birisi cümbüş birisinin adı da kemandı. Yani benim müziğe düşkünlüğüm çok küçük yaşta başlamış. Daha ortaokuldayken müzik öğretmenimin müziğe ilgimi keşfetmesi sayesinde lise korosuna alınmıştım.
Dünya müziğini takip eder misiniz?
Ben bütün müzikleri dinlerim ama merakım Urfa müziğinedir. Köklü bir müziğimiz ve bir makam geleneğimiz var. Çok büyük ustalar var. Bana göre insan önce kendi müziğini tanımalı sonra komşularını tanımalı.
Müzik dışında çok ilgilendiğinizi bildiğimiz halk oyunları,
bununla ilgili çalışmalarınız nasıl başladı?
Ben bu işin hastasıyımdır. Eskiden biz müzikli bir ortama girdiğimizde herkes oynardı ama Urfalılar oynamazdı. Çünkü oynamak ayıp sayılırdı. Ben bu tabuyu kırmak istedim ve kendime dedim ki öğretmen olup Urfa'ya döndükten sonra halk oyunlarını ve halk müziğini öğreteceğim ve sevdireceğim. Geri döndükten sonra halk oyunları kıyafetlerini sandıklardan çıkarttırdım, araştırdım, yazdım ve oynattım. Eğer halk oyunları bu seviyeye geldiyse sanırım benim çalışmalarımın da önemli bir katkısı vardır.
Ben bu işin hastasıyımdır. Eskiden biz müzikli bir ortama girdiğimizde herkes oynardı ama Urfalılar oynamazdı. Çünkü oynamak ayıp sayılırdı. Ben bu tabuyu kırmak istedim ve kendime dedim ki öğretmen olup Urfa'ya döndükten sonra halk oyunlarını ve halk müziğini öğreteceğim ve sevdireceğim. Geri döndükten sonra halk oyunları kıyafetlerini sandıklardan çıkarttırdım, araştırdım, yazdım ve oynattım. Eğer halk oyunları bu seviyeye geldiyse sanırım benim çalışmalarımın da önemli bir katkısı vardır.
Öğretmenlik yıllarınız nasıldı?
Lisede cebir, geometri ve müzik derslerine girerdim. Bu arada matematik defterlerine maniler yazardım.
Düşmanı vur faydadır.
Koçak, yiğit ararsay.
Kardaş memba Urfa’dır.
Urfa olmaz kalasız
Aşkı beni yandırdı
Siz sağlıktan kalasız
Diye yazdırır öğrencilere bir sorunuz da buradan derdim. Amacım sezdirmeden müziği sevdirmekti.
Kımıl oyununu siz mi derlediniz?
Evet ben derledim vardı ama böyle değildi. Çok dağınıktı. Ben çiftçi çocuğu olduğum için kımıl gelmediği seneler neler çekildiğini iyi bilirim. Evlenecekler evlenemez, başlık parası yetiştiremez. Kımıl geldiğinde unun, bulgurun olmaz perişan olursun. Kımılı düzenledim müziği oyuna uydurdum. Sözlerini de ben yazdım. Bugünkü kımıl oyunu meşhur oldu.74'te Türkiye finallerinde oynadık çok beğeni kazandı.
Başka
neler yaptınız?
Lise döneminde hafif müzik grubu kurmuştuk Birkaç erkek birkaç kız.1957 yılında kurduğumuz grupla hafif müzik yaptık. Üniversitedeyken beste yapmaya başladım. O zaman meşhur olan Nuri Sesigüzel 10 tane şarkımı okudu. Urfa'ya döndüğümde herkes beni tanıyordu.
Lise döneminde hafif müzik grubu kurmuştuk Birkaç erkek birkaç kız.1957 yılında kurduğumuz grupla hafif müzik yaptık. Üniversitedeyken beste yapmaya başladım. O zaman meşhur olan Nuri Sesigüzel 10 tane şarkımı okudu. Urfa'ya döndüğümde herkes beni tanıyordu.
Urfalı sanatçılardan en çok etkilendiğiniz kimdir?
Mukim Tahir Efendidir. Hem kültürlü hem de kendini çok iyi yetiştirmiş müziğe vakfetmiştir. Zaten okuyucu yanacak ve dinleyiciyi de yakarsa o çok iyi bir okuyucudur.
Yeni nesilde yetişen var mı? Sanki biraz arabeske kayış var.
Aynı soruyu Mahmut Tuncer de benden sordu. Valla şimdi imkânlar daha fazla. Bir müzik lisemiz, Devlet Halk Müziği korosu var. Bu işin ilmini yapma şansları var. Gençler artık nota öğrenebiliyorlar. Her şey tamam ama o eski sesler yok. Okuyucular artık o yorumu veremiyorlar.
Son zamanlarda popüler olan sıra geceleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Zaman zaman bunun tartışmasını yapıyoruz dostlarımızla. Şimdi bu sıra geceleri gerçek sıra geceleri değil. Fakat bu bir sektör oluşturdu Urfa'ya para bırakıyor. Eski müzisyenlerimiz hep fakirlik içinde vefat ettiler. Şimdi para için yapılıyor.35’e yakın ekip var. Sıra geceleri sıradan geceler olmuş. Asbap gecesine daha çok benziyor. Ama dışarıdan gelenler bunu bilmiyorlar ve çok eğleniyorlar. Yaklaşık 1400 kişi para kazanıyor bu işten. Bu gruplar birbirine mahcup olmamak için güzel çalışıyorlar. Bu anlamda hoşuma gidiyor. Turistler de böyle geceler istiyor bırakalım bu çocuklar da para kazansın ama burada bir grup kuralım bir taraftan da onları eğitelim.
Eskiden nasıldı?
Eskisiyle hiç ilgisi yok. Bir tek adı kalmış. Sıra geceleri aynı kafadan insanların bir araya gelmesiyle oluşan gecelerdir. Sıranın başkanı vardır kuralları vardır. Toplanırlar içlerinde en az gelirli olanlara hissettirmeden sıranın menüsünü hazırlarlar. Bir çiğköfte bir meyve derler tatlı yok derler. Mahalledeki fakirlere yardım toplanır. Bir lobi gibidir. Siyaset, sanat, müzik ve her şey konuşulur. Sıra sahibi kendini yer eder misafirleri memnun etmek için. Eskiden hayatlı evlerde yapılırdı. Şimdi kuş yuvalarına taşındık hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.
Son zamanlarda neler yapıyorsunuz?
ŞURKAV'ın mütevelli heyetindeyim. Emekli oldum. Kültürel etkinlikler yapıyoruz. Mesela köyler arası halk oyunları yarışması yaptık. Geniş bir katılım oldu yaş sınırı 50 idi.
Halen beste yapıyor musunuz?
Evet yapıyorum.
Bestelerinizi başkalarından dinlemek nasıl bir his?
Ben bir bestemi yaptığımda hemen vermem. Besteyi nasıl yapıyorsunuz diyeceksiniz. Çok kimseye söylemem ama size anlatayım.
Bana bir şeyler olur tuhaf duygular hissederim. Anlarım ki beste geliyor. Doğum sancısı gibidir. Söz müzik geldikten sonra birkaç sene bekletirim. Çaldığı zaman benim olduğunu farkına varmayayım diye. Çok sevdiğim dostlarıma çalıp söylerim. Sonra içime sindiği zaman birisine veririm. Okunduğu zaman bu benim mi acaba derim. Havalara girmeyeyim diye.
En sevdikleriniz?
Onlar benim çocuklarım gibi ama “Felek Sen Feleksen”, “Kardaş Dala Konaram”, “Fadile”, Başında yazması var” en çok sevdiklerimden.
Urfa açık konservatuarından mezunum diyorsunuz peki gerçek bir konservatuarımız olsun istemez miydiniz?
Evet o bir espriydi ama gerçeğinin olmasını çok isterim ve çok uğraştım. Harran Üniversitesinde açılacak inşallah. Param olsa o konservatuarın binasını ben yaptırmak isterdim.
Editörün Not Defterinden
Çok
küçük yaşlarda özel bir eğlencede o duru sesiyle tanışma şansına eriştiğim
Abdullah Balak'la bir gün röportaj yapabileceğim aklımın ucundan bile geçmezdi.
Neyse ki o şanslı insanlardan birisi oldum ve şahsını da az da olsa tanıma
fırsatını elde ettim.
Abdullah Balak'ta sanatçı kişiliğinin yanı sıra zaman zaman karşılaştığım ve özenerek baktığım Urfa beyefendilerinden birisini gördüm... İçim burkularak söylüyorum ki bana göre onların nesli tükenmek üzere. Benim yaş grubum maalesef belki de onların son temsilcilerini görmekte.
Konuşurken gözlerinde bazen hüzün bazen umut gördüğüm Balak, özellikle Urfa sıra gecelerini anlatırken “Artık kuş yuvalarına hapsolmuşuz. Hiç bir şey eskisi gibi değil” derken bana neler kaybettiğimizi gösteriyordu. Ancak sanatçı duyarlılığına sahip kişiliği ona gençlere de fırsat vermeyi öğretiyor ve bırakalım para kazansınlar biz de kontrol edelim dedirtiyordu.
Bu dikkatimi çekti çünkü bana göre sadece bir gürültü kirliliğine dönüşen sıra gecelerine ve kaybolan kültüre ancak böyle bir yaklaşımla çözüm bulunabilirdi. Onun dediği gibi yeni ekipleri durdurmak mümkün değil ancak onları eğitmek de şart. Aksi takdirde yanlış yapılan müzik o köklü kültürün turizm adına bir gün yok olmasına neden olacak. Bu nedenle bana göre bir an önce belki de ŞURKAV'da böyle bir kurul oluşturulup belli aralıklarla bu ekipler eğitilmelidir.
Söyleşimiz sırasında dikkatimi çeken ve vurgulamak istediğim bir husus daha var. Hepimizin içinde bir ukde olan gerçek bir konservatuar. Urfa bu kadar değerli sanatçılar yetiştiriyorken ve Abdullah Balak'ın dediği gibi açık bir konservatuar olarak nitelendirilebiliyorken neden gerçek bir konservatuara sahip olmasın.
Geçtiğimiz yıl Harran Üniversitesi Rektör'ü İbrahim Halil Mutlu'nun da çabalarıyla Güzel Sanatlar Fakültesi kurulması hususunda sonuca vardı. Ancak ödenek yetersizliğinden dolayı bina yapılamıyor ve konservatuara öğrenci alınamıyor. İşte Balak bununla ilgili yeterli param olsa da o binayı ben yaptırabilsem diyordu
O noktada Abdullah Balak keşke yüreği kadar zengin olsaydı da Urfa o binaya kavuşsaydı diyorum ben çünkü sanırım bu, kendini müziğe adamış Balak için en büyük ödül olurdu. Ama onun bu cümlesi belki gönlü de kendi de zengin başka Urfalılara örnek olur da bir an önce hep beraber bu ayıbımızı kapatırız. Böylece o ve onun gibi değerli sanatçılarımızın müziğin doruğundayken birikimlerini yeni nesillere aktarmasını sağlayabiliriz.
Abdullah Balak'ta sanatçı kişiliğinin yanı sıra zaman zaman karşılaştığım ve özenerek baktığım Urfa beyefendilerinden birisini gördüm... İçim burkularak söylüyorum ki bana göre onların nesli tükenmek üzere. Benim yaş grubum maalesef belki de onların son temsilcilerini görmekte.
Konuşurken gözlerinde bazen hüzün bazen umut gördüğüm Balak, özellikle Urfa sıra gecelerini anlatırken “Artık kuş yuvalarına hapsolmuşuz. Hiç bir şey eskisi gibi değil” derken bana neler kaybettiğimizi gösteriyordu. Ancak sanatçı duyarlılığına sahip kişiliği ona gençlere de fırsat vermeyi öğretiyor ve bırakalım para kazansınlar biz de kontrol edelim dedirtiyordu.
Bu dikkatimi çekti çünkü bana göre sadece bir gürültü kirliliğine dönüşen sıra gecelerine ve kaybolan kültüre ancak böyle bir yaklaşımla çözüm bulunabilirdi. Onun dediği gibi yeni ekipleri durdurmak mümkün değil ancak onları eğitmek de şart. Aksi takdirde yanlış yapılan müzik o köklü kültürün turizm adına bir gün yok olmasına neden olacak. Bu nedenle bana göre bir an önce belki de ŞURKAV'da böyle bir kurul oluşturulup belli aralıklarla bu ekipler eğitilmelidir.
Söyleşimiz sırasında dikkatimi çeken ve vurgulamak istediğim bir husus daha var. Hepimizin içinde bir ukde olan gerçek bir konservatuar. Urfa bu kadar değerli sanatçılar yetiştiriyorken ve Abdullah Balak'ın dediği gibi açık bir konservatuar olarak nitelendirilebiliyorken neden gerçek bir konservatuara sahip olmasın.
Geçtiğimiz yıl Harran Üniversitesi Rektör'ü İbrahim Halil Mutlu'nun da çabalarıyla Güzel Sanatlar Fakültesi kurulması hususunda sonuca vardı. Ancak ödenek yetersizliğinden dolayı bina yapılamıyor ve konservatuara öğrenci alınamıyor. İşte Balak bununla ilgili yeterli param olsa da o binayı ben yaptırabilsem diyordu
O noktada Abdullah Balak keşke yüreği kadar zengin olsaydı da Urfa o binaya kavuşsaydı diyorum ben çünkü sanırım bu, kendini müziğe adamış Balak için en büyük ödül olurdu. Ama onun bu cümlesi belki gönlü de kendi de zengin başka Urfalılara örnek olur da bir an önce hep beraber bu ayıbımızı kapatırız. Böylece o ve onun gibi değerli sanatçılarımızın müziğin doruğundayken birikimlerini yeni nesillere aktarmasını sağlayabiliriz.
Abdullah Balak’ın biyografisi
3
Şubat 1938 yılında Şanlıurfa'nın Hüseyinpaşa mahallesinde doğdu. Babası
Urfa'nın tanınmış eşrafından Osman Vehbi'dir. ilk, orta ve lise öğrenimini
Şanlıurfa’da tamamladı. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi
matematik öğretmenliğine başladı. 1975 yılında Şanlıurfa Milli Eğitim Müdür
Muavinliğine getirildi. 1976 yılında tekrar öğretmenliğe döndü, uzun yıllar
öğretmenlik yaptıktan sonra 1994 yılında Harran Üniversitesi'ne geçti.
Abdullah Balak okuldan önce olduğu gibi okul yıllarında da korolara girerek müzikle iç içe olmuştur. daha sonra Urfa'da kurulan musiki derneğinde ünlü ustalarla birlikte çalışmalar yapmıştır. Öğretmenlik yıllarında okul korolarını kurmuş çoğu zaman bağlamasıyla onlara eşlik etmiştir.
Üniversite yıllarında musiki topluluklarında çalıştı 11 nisan kurtuluş gecelerinde Ankara radyosunda Şanlıurfa Kültür Derneği korolarını yönetti. Şanlıurfa'ya geldikten sonra da müzikle iç içe yaşadı. 1971 yılından başlamak üzere sıra gecesi, Halk oyunları Nezifin ağıtı, türkülerin doğuşu gibi bir çok televizyon ve radyo programlarına icracı ve danışman olarak katıldı. yaptığı çalışmalarla Şanlıurfa’da bir çok müzik gruplarının yetişmesini sağladı.
1969 yılında tenekeci Mahmut Güzelgöz’le ilgili bir jübile gecesi hazırladı. Gece çok ilgi gördü ve beğenildi. 1976 yılında Kültür Bakanlığı Uzmanı Yaşar Doduk tarafından yapılan Şanlıurfa türküleri derleme çalışmalarında kendisinden kaynak kişi olarak yararlanıldı. Birçok Urfa türküsünün repertuarımıza kazandırılmasında emeği geçti.
Abdullah Balak okuldan önce olduğu gibi okul yıllarında da korolara girerek müzikle iç içe olmuştur. daha sonra Urfa'da kurulan musiki derneğinde ünlü ustalarla birlikte çalışmalar yapmıştır. Öğretmenlik yıllarında okul korolarını kurmuş çoğu zaman bağlamasıyla onlara eşlik etmiştir.
Üniversite yıllarında musiki topluluklarında çalıştı 11 nisan kurtuluş gecelerinde Ankara radyosunda Şanlıurfa Kültür Derneği korolarını yönetti. Şanlıurfa'ya geldikten sonra da müzikle iç içe yaşadı. 1971 yılından başlamak üzere sıra gecesi, Halk oyunları Nezifin ağıtı, türkülerin doğuşu gibi bir çok televizyon ve radyo programlarına icracı ve danışman olarak katıldı. yaptığı çalışmalarla Şanlıurfa’da bir çok müzik gruplarının yetişmesini sağladı.
1969 yılında tenekeci Mahmut Güzelgöz’le ilgili bir jübile gecesi hazırladı. Gece çok ilgi gördü ve beğenildi. 1976 yılında Kültür Bakanlığı Uzmanı Yaşar Doduk tarafından yapılan Şanlıurfa türküleri derleme çalışmalarında kendisinden kaynak kişi olarak yararlanıldı. Birçok Urfa türküsünün repertuarımıza kazandırılmasında emeği geçti.
Besteleri:
Felek sen ne feleksen
Dağıdır
yar dağıdır.
Çağırdım
bağ içinde
Öz yurdum Urfa’da garibem
bülbül
Öz yurdum Urfa’da garibem
bülbül
Urfalıdır benim yar
Türkmendim rışvan oldum
Türkmendim rışvan oldum
Kardaş
dala konaram
Seherden uyanasan
Seherden uyanasan
Yarımın
adı yaşar
Urfanın
altı bağlar
Başında
yazma var
Fadile
Bülbül
Ceylan
Bala
ceylan
Eyübün
sabrı gelini
Uykumdan
seher uyandım
Ah
yar elinden
Bülbülün
bitmez çilesi
Pencere
bizde taka
Urfa
nın yolu bağdır
Eminem
Haticem
Cemilem
Baba
ben dervişmiyem
Ben
sıkmalı al isterim
Endim
kuyun dibine
Derlemeleri:
Kara
çadırın kızı
Portakal
dilim dilim
Kımıl
Endim
kuyun dibine
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yorumunuzu bırakın